Kapitalizmin soytarısı: Cem Yılmaz (Gülmenin ideolojik çözümlenmesi)

Serkan Engin

-         Charlie Chaplin’in “Modern Zamanlar” filmi ile Cem Yılmaz gösterileri arasındaki fark, komedi ile post-modern soytarılık arasındaki farka en iyi örneklerden biridir.

 

“Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden zekâsını anlarsınız” der Rumi. Önce gülen kişinin nelere güldüğü ile zekâsı arasındaki ilintiye bakmak gerekir, ama bu kesinlikle eksik kalır. Nelere gülündüğü ile gülen bireyin duyarlılığı da zekâ etmenine eklenmelidir. En basit örnekten yola çıkarsak, karda kayıp düşen birine aptallar bıyık altından gülerler. Bu kadar basittir bir aptalı güldürebilmek. Aptallık bir yana duyarsızlık da gereklidir zor duruma düşmüş birinin haline gülebilmek için. Oysa zekâ düzeyi yüksek olup bunu derin bir vicdan ile harmanlayabilen kişi karda kayıp düşen birine gülmez, hatta gider yerden kaldırır gerekirse.  Yani:

 

Gülebilme Katsayısı=    1/ Zekâ+ Duyarlılık

 

Demek ki kendi derdinden başkasını önemsemeyen, dünyayı kendi egosunun etrafında dönüyor zanneden, çok çalışıp burjuvaziye maksimum kâr elde ettirdikçe kendisine lütfedilen ücretli köleliği ile barışık, ömrünü tüketim katsayısına bağlamış kapitalizmin aptal sürü bireyi için gülebilmek zor değildir. Bu sürüyü güldürenler de aynı ideolojik havuzdan beslenen, zekâsını ve yeteneğini “şeytana satmış” ve böylece ömrünü lüks spor otomobil ve güzel manken kadın tüketimine endekslemiş kişilerdir. Bunlar monarşi döneminde erki elinde bulunduran kralın yanındaki soytarıların günümüz versiyonlarıdır. Bugün erki elinde bulunduran burjuvaziye soytarılık edip suya sabuna dokunmadan sistemin aptallaşmasından hoşnut olduğu, soru sormasını, sorgulamasını, eleştiri yapmasını istemediği yığınları sabun köpüğü güldürülerle iyice edilgenleştirirler.

 

-         Devekuşu Kabare’nin “Yasaklar” oyunu ile Cem Yılmaz gösterileri arasındaki fark, komedi ile post-modern soytarılık arasındaki farka apaçık delildir.

Ne var ki sabun köpüğü güldürülerin alıcısı da özenle üretilmiş bir sürüdür. 80 darbesi sonrası 24 Ocak Kararları ile yürürlüğe sokulan liberal politikalar, toplumun bilinç yapısını kökten değiştirmiş ve kendini tüketimlerinin niceliği ve marka değerleri üzerinden tanımlayan güdük kafalar yontmuştur. Bu güdük kafaların kendi güdük güldürücülerini yaratması ve beslemesi de kaçınılmazdır.  Yani Cem Yılmaz da 24 Ocak kararlarının nihai ürünlerinden ve aynı zamanda uygulayıcı aparatlarından biridir.

-         İhsan Yüce’nin muhteşem senaryosu ile Kemal Sunal’ın “Kibar Feyzo” filmi ile Cem Yılmaz gösterileri arasındaki fark, komedi ile post-modern soytarılık arasındaki farkın aleni ispatıdır.

 

Kibar Feyzo’da ağa Şener Şen ile maraba Kemal Sunal arasındaki:

“Faşo nedir lo!”

“Valla agam, beyle ibne kimin, puşt kimin bir şey”, diye süren diyaloğa bir bakın, bir de:

“Koğuşta iki yüz erkekle yatıyorum”…(Kendi kendine salakça sırıtış)…”Sorun, hepsi benden memnun kalmıştır” diye devam eden Cem Yılmaz’ın pespayeliğe bakın bir de…

 

Peki sizce sahne bezirgânı Cem Yılmaz nedir?.. Valla agam, beyle…

Yorum Yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.