Yönetmeni “Acı Aşk” filmini anlatıyor
“gönlümü put sanıp kıran kim?” – Asaf Halet Çelebi
Günlük gazetelerde çoğumuzun dikkatini üçüncü sayfa haberleri çeker çünkü orada ‘başımıza gelmesi çok mümkün’ olaylar yer alır… Konuları hayatın tam içindendir… Ve her nedense en çok ilgilendiklerimiz içinde ‘aşk’ olan haberlerdir: Aşık ve aldatılmış insan ‘suç’ işler… Pişman olan olur, olmayan da… Bu yaşananları gazetelerden okurken bir an düşünürüz: ‘Ben olsam ne yapardım?’ diye çünkü hemen herkes hayatında en az bir kez aşık olmuş, aldatılmış ve/veya aldatmıştır… Ne yapar aldatılan? Affetmek mümkün müdür? Aldatmanın bir nedeni var mıdır?
Hayır, ‘Acı Aşk’ bir üçüncü sayfa haberini film yapmıyor: Aşkı dört tarafından kuşatan sert bir ‘aldatma’ hikâyesi anlatıyor. Yukarıda söylediğim ‘ben olsam ne yapardım’ sorusunu kendi kendimize değil, filmin kahramanları adına soruyoruz ve hikayeye oradan başlıyoruz ‘Acı Aşk’da…
Aldatılmak nasıl derin kalp yaraları açarsa insanda, filmdeki dört kişinin de ayrı ayrı kalpleri kırık, yaralı, aldatılmış… En başta Orhan kalbi kırılan… Sonra kalpleri kırılacak, kırılmış kadınlar; Oya, Ayşe ve Seda… Aldatanla aldatılanın bir süre sonra birbirine karıştığını görüyoruz olaylar gelişirken: Zalim kim, mazlum kim? Masum var mı? Giderek bir çeşit ‘sıkışma’ ve beraberinde sıkışmadan kurtulma çabasını anlatan bir hikaye oluyor vardığımız yer… Kaderlerine isyan eden, mücadeleyi bırakmayan karakterlerimiz ‘damar’ şarkılar dinliyorlar filmde: Öyle ki, bahsedilen şu ‘affetmek’ meselesine yanıt verir gibi, nakaratında “Seni yakacaklar benim yerime / Seni tanrı bile affetmeyecek (Tekintüre)” diyor sözleri…
A. Taner Elhan
Son Yorumlar