Hani sanatta sınır yoktu?

Zafer Kalfa

Jüri değerlendirmelerinin kimi zaman nesnellikten uzak ve estetik kaygılar dışında yapılabiliyor olması kimi zaman da bu yarışmalardaki konu sınırlamaları yüzünden sanatsal gelişim sürecine ket vurulması resim yarışmalarının olumsuz yönleri olarak kabul edilmektedir. Hatta kimi düşünüre ve eğitimciye göre bu türden yarışmalar, özellikle öğrenim aşamasındaki gençler için sanatsal yaratıcılığı sınırlaması bakımından ciddi birer tehdittirler. Öte yandan özellikle genç sanatçıların tanıtımına katkı sağlamaları ülkemizdeki resim yarışmalarını vazgeçilmez kılmakta, para ödülü ise –tüm şaibesi bir tarafa- pek çok genç ressam için hayatî önem taşımaktadır. Kabul etmek gerekir ki bir sanat fakültesinin resim bölümünden mezun olduktan sonra geçimini sanatıyla sağlamak isteyen gençlerin çoğu büyük hüsran yaşamaktadır ve bu yarışmalardaki ödüller onlar için çok önemlidir. Konu sınırlaması olmayan yarışmalarda bile ödüle odaklanma kişinin bağımsız estetik gelişimini etkiler mi etkilemez mi? Bu konu daha derinlemesine tartışıladursun, ülkemizdeki sayısız genç ressam, resim yarışmalarındaki başarıları sayesinde önemli galerilerle tanışabilme ve bu sayede sanat camiasında kendilerine yer edinebilme fırsatını yakalamakta, daha şanslı (ya da daha başarılı) olanlar da kazandıkları ödül sayesinde atölyesinin kirasını ödeyebilmektedir.

Nihayetinde resim yarışmaları, hem ülkenin kültürel gelişimine bir katkı  hem de özellikle genç ressamların varlıklarını ispat edebilmeleri için bir fırsattırlar. Bu özellikleri yarışmaların çok titiz bir organizasyon olmalarını zorunlu kılsa da maalesef son yıllardaki gelişmeler, resim sanatına emek verenleri en çok da biz genç ressamları kara kara düşündürmektedir.

Ülkemizde, hatta dünyanın pek çok ülkesinde sadece sanat değil ama her alandaki rekabette insanoğlunun bir acziyeti olarak devreye giren hile olayının kendini resim yarışmalarında göstermeyeceğini düşünmek saflık olacaktır. Sanatın siyaset ve ticaret dışında çok daha duygusal ve özel bir konu olması maalesef onu hileden, şaibeden koruyamıyor. Zira insan, sonunda nesnel kazanç olan her işe kirli elleriyle müdahale ediyor. Resim yarışmalarında, estetik /bilimsel ve adil eleştiri dışında bir yoruma gidilmesi sadece sanatın varlığını değil ama büsbütün olarak onurumuzu, insanlığımızı kirletmektedir.

Öte yandan, bu yarışmalarda can sıkıcı olan ve bizlere hiç adil görünmeyen başka bir konuya değinmekte de fayda var.

Bilindiği  üzere yarışmalara katılacak sanatçılar için olduğu kadar eserler için de malzeme, ölçü gibi bazı sınırlamalar vardır. Bu gibi şartlar, kimi zaman zorunlu olup yarışmanın kalitesini artırabileceği gibi kimi zaman da son derece anlamsız ve gereksiz olmakta hatta böylesi durumlarda söz konusu koşullar muhtemel bir adaletsizliğe de olanak sağlamaktadır.

Yakın zamanda bazı özel kurumların düzenlediği yarışmalarda da rastlanılan bir madde şimdilerde resmî kurumların da şartnamelerinde yer almaktadır. “Eserler sergilenmeye hazır bir şekilde imzalı, elden teslim edilmelidir (Kargo ve posta ile gönderilenler kabul edilmeyecektir)” şeklindeki şart ile birlikte İzmir, İstanbul ve Ankara dışında herhangi bir toplama merkezi bulunmayan bu yarışmalara ülkemizin diğer illerinden katılım neredeyse olanaksız hale gelmektedir.

      Bu şarta bağlı olarak, diğer illerden katılım olabilmesi için izlenmesi gereken bazı yollar şu şekildedir: 

Ressamın, bu üç şehirden birinde yaşayan bir arkadaşı veya akrabası olmalıdır ki bu temel koşuldur. Ressamımız bu arkadaşını ya da varsa akrabasını devreye sokacak ve ondan işin hamallık kısmını üstlenmesini isteyecektir. İlk önce eser kargo ile o şehre gönderilecek, arkadaş/akraba eseri alıp yarışma merkezine taşıyacak… Malumunuz bu da yüz kızartıcı bir talep olacaktır ve sonuçta ödül de gelmemişse tablonun geri gönderilmesi için aynı kişiden yardım istemek en yüzsüzümüzün bile harcı değildir.

Ressam, tablosunun sığabileceği bir araç ve o aracı hedef noktaya ulaştıracak benzin parasını bulup yola düşecektir. Tek bir tablo için onca yolu gitmek hele de sergilenme garantisi bile olmayan bir durumda bu hamleye girişmek en azından ekonomik olarak büyük risktir. Kaldı ki toplama merkezlerinden bir tanesi olmasına rağmen İstanbul gibi büyük bir kentte bile kargo ya da posta kullanmadan yarışmaya katılabilmek külfetli bir iştir. Örneğin Kartal’da ikamet eden bir ressamın eserini Şişli’ye götürebilmek için harcaması gereken zaman, güç ve para düşünüldüğünde yarışmaya katılmamak belki de en makul seçenek olacaktır.

Ressamımız, eserini sığdırabilecek bir araca sahip değilse ya da böyle bir araç bulamamışsa koşullardaki eser ölçülerine uygun yeni bir resim yapmak isteyecek ama bunun için yeterli zamanı kalmamışsa arşivindeki resimlerden bir tanesini seçmeyi deneyecektir. Bu sırada beğendiği bir eserin ölçüler bazında uygun olmadığını görecek veya örneğin uygun ölçülerdeki resimlerinden hiçbirini de beğenmeyecektir.

Eğer aynı tarihlerde, bulunduğu şehirden söz konusu üç  şehirden bir tanesine giden arkadaşı/akrabası var ise (yani bu kadar şanslıysa) resimini mümkün olduğunca korunaklı bir şekilde o kişiye teslim etmek diğer seçenektir. Yarışmalardaki ekseriya ölçülerin en az 70 cm olduğu düşünüldüğünde eserin sağlam bir şekilde taşınabilmesi için zahmetli bir sürece girmek gerektiğini, üstelik yapay köpük (strafor), havalı naylon, beyaz eşya karton kutuları gibi nesnelerin yardımıyla bile bu korumanın tam olarak gerçekleştirilemeyebileceğini de önceki deneyimlerimizden bildiğimiz için yarışmaya katılmama fikri yeniden aklımıza gelecektir.

Ülkemizin sanat hayatına katkı sağlamayı amaçlayan özel kurumların ve onların da dışında bu alanda görev, yetki, sorumluluk sahibi olan resmî kurumların resim yarışmaları düzenlerken ülkemizin ekonomik ve toplumsal şartlarını göz önüne almalarında fayda olduğu açıktır. Yaşadığımız çağda, sanat yapmak, sanat yaparak hayatta kalmak zaten büyük bir yüktür ve yetki sahibi kurumların işi biz sanatçıların yükünü biraz olsun hafifletmek değilse nedir? Düzenlenen her yarışma, büyükşehirlere ulaşma olanağı olmayan ya da geçimini sağlamakta zorlanan genç ressamlar için büyük bir umutken yarışma şartları bu umutları daha yolun başında yok etmekten öte işlev görmemektedirler. Kargo –posta ile eser kabul edilmemesi maddesi, mantık dışı olduğu kadar sosyal sorumluluğun gereklerine de uymamakta, bu üç şehrin dışındaki ressamları açıkça dışlamaktadır.

Son olarak Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği  Şefik Bursalı Resim Yarışması’nda aynı maddenin şartnameye koyulması hepimizi bir kere daha hayrete düşürmüştür. Toplama merkezi olan üç il dışında yaşayan ressamlarımızın bu yarışmaya katılması mı istenmemektedir? Yoksa ülkemizdeki sanat, yalnızca adı geçen üç ilimizi mi kapsamaktadır; gerisi angarya mıdır?

Zafer Kalfa

Yorum yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.