Dünya savaşı başlatan hayvan gördünüz mü?
“Neden hayvan figürleri?” diye sorduk. Dokumacı’nın yanıtı kısa ama anlamlıydı: “İnsanları yapıp ne yapacağım? Siz hiç 2’nci Dünya Savaşı yapan hayvanlar gördünüz mü?” (Bülent Ecevit -Gün Haber -Antalya)
Yunus Emre Dokumacı’nın son sergisi Ankara Resim ve Heykel Müzesi,Fahri Korutürk Sanat Galerisi’nde 30 Eylül 2013′e kadar izlenime açık olacak.
1996 dan 2008 e kadar Ayı figürleri, 2008 den bu zamana kadarsa çeşitli kompozisyonlarıyla tuvallerinde hayvanlar. Çalışmalarda Anadolu Medeniyetlerine,eski Türklerin hayvan betimlemelerine,coğrafi ülke sorunlarına göndermeler var.Son çalışmalar artık gittikçe sadeleşmeye
giden insandan arta kalan hayvana ait dokunaklı ip uçları. Postlar alüminyum ve hayvan derileri. Hayvan ifadelerinin zaman zaman ilkellik yalnızlık bazen de ülke sorunlarına dikkat çekenfigür haline girmesi hayli gözlemlerden sonra ortaya çıkıyor. Özellikle vahşi hayvan figürü ülkemiz
haritasında belki bir nöbetçi belki de kahin. Yer yer karamsar yer yer enerjik bir gezgin. Çok ayrıntılı uzun çalışma seanslarıyla ortaya çıkan kompozisyonlar hayvanların gece yalnızlıkları belki de. Dağın
ürkütücü sakinliği uzaktan gelen gece sesleri,sallanan postlar. Olağanüstü bir sabrın ön planda olduğu tablolarda sıcak renkler olduğu kadar koyu ama bir çok kahve-mavi tonların olduğu derinlikli
bir yapı büyük bir etki yaratıyor. Her fırça darbesi birlik içinde görünse de değişik yönlere vurulmuş. Yüzlerce binlerce tuşe. Koyu renkler kendi aralarındaki çarpıcı tonlarla yanaşık. Bir yerde takılıp kalmadan genel görünüm birlik içinde. Bir diğer çalışmada daha önce ressamın kullanmadığı bir insan orta kısımda. Ama silüet halinde, beyaz. Tüm hayvanların orta yerinde ve ona ‘yazıklar olsun’ der gibi bakmakta hayvanlar. Son üretimleri arasında zaman zaman geri dönüşler yaptığı önceden oluşturduğu karışık teknik çalışmaları da var. Deri,ahşap, alüminyum gibi materyaller.Ve yabaniliğin dönüşümü. Doğadan bize Dokumacı’nın işleri.
DOĞA MOTİFLERİNDEN RESİMSEL MOTİFLERE
Ressamların anlayışları ne olursa olsun, hep çevrelerinden beslendiklerini görürüz.
Sanatı sanattan ve sanatçıdan öğrenen ressam, bilerek ya da bilmeyerek yaşadığı ortamın
verdikleri ile güç ve taban bulur. Çoğu kez kendisini doğada ve çevresinde arar. Çevresinde
rastladığı ilişkilerde ve motiflerde bulur kendini. Kendini bulduğu biçim ilişkilerini ve
motifleri yeniden üretmek ve bu yeniden üretim sonunda ulaştığı kendi özgün dili ile
toplumda yeniden var olur. Bu dille kendini topluma yeniden sunar ve paylaşır. Diyeceklerini
demiş, göstermek istediklerini göstermiş olur.
Ressamlar, sanat tarihi boyu bu tavırlarından vazgeçmemişlerdir, vazgeçmeye de
niyetli görünmemektedirler. İşte Yunus Emre’nin resimlerine bu açıdan bakılırsa daha çabuk
ve kolay ilişki kurulabilir. On beş yıl önce resim atölyesine ilk gelişinde hemen göze çarpan
sakin, sessiz, biraz tedirgin, kendi halinde ama hocalarını epeyce uğraştıracak kadar kendine
has ve lâf dinlemeyen biri olacağını bağırmadan ortaya koyuyor gibiydi. Çoğunlukla kendi
seçtiği konuları çalışır, çalışma zamanlarını da kendisi belirlerdi. İşte Yunus Emre’nin on yılı
aşkın süredir çalışmasını bir ana tema üzerinde sürdürmesi – ki bu genç bir sanatçı için
özellikle dikkat çekicidir- anlaşılır bir durumdur. Sanatçıların, hatta genç sanatçıların bile bir
konuya takılıp onda ısrarcı olmaları sanat tarihinde çokça rastlanır bir durumdur.
Yunus Emre değişik duruş ve konumdaki ayı ve ayılardan gözlediği motifleri resimsel
motiflere dönüştürme çabası içinde görünmektedir. Konu doğadan yansıtılmış olmaktan çıkıp
yeniden yapılandırılmış, vücut buldurulmuş, belki de ruhsal ve bilinçaltı endişelerden de
beslenen özel bir yapıya kavuşmaktadır. Bu yapılanmada gözlemle edinilenlerin seçimi ve
ilişkilerin kurulmasındaki bireysel yaklaşım önemli görünmektedir. Motifleşmiş biçimlerdeki
azlık ve yalınlık resmin anıtsallığını ve aynı zamanda etkili olmasını da sağlamaktadır. Sanki
özel bir yapı taşı düzeyine çıkarılan fırça, resimsel mekânın yaratılmasında motiflerin
oluşmasında ve atmosferin yakalanmasında en etkili öğedir. Geniş yüzeylerde birbirine
benzeyen ancak sıradanlığa ve süsleyiciliğe düşmeden organize bir yapı ve bütünlük içinde
fırça tuşlarının kullanılabilmesi, uygulamanın özünde son derece organik ve yaşamsal zeminin
sağlam ve dayanaklı olduğunu göstermektedir.
Son dönem resimlerinin bazılarında motifsel ve kütlesel yapının eriyerek yerini
fırça – çizgi ve boya dolaşımına dayalı geniş yüzeylere bırakmasının altında bu yaşamsallık,
bireysel özgürlük ve atmosfer isteği yatıyor olabilir. Konu seçimi ve uygulamada birbirinin
izleyen ısrarlı tutum, titizlik ve sabır, ayrıca gelişme ve değişimleri kendi organik oluşumuna
bırakma bilinçli ve profesyonelce bir tavır olarak görülebilir. İşte bu tavır, Yunus Emre’nin
gelecekte de bizi memnun edecek sürprizlerle karşımıza çıkabileceği beklentisine imkân
vermektedir.
Prof.Veysel Günay
Mayıs-2011
İstanbul
Son Yorumlar