Turşudan oyun (Turşu krallığı)
TURŞUDAN OYUN
(SAHNE İKİYE BÖLÜNMÜŞTÜR SOL TARAF TURŞU KRALLIĞININDIR SAĞ TARAF BOLLUK KRALIĞININ HANGİ TARAF OYNUYORSA DİĞER TARAF YA KARANLIKTA YA DA SESSİZ BEKLERLER. TAM ORTADA SINIR VARDIR HABERCİLERİN KONUŞTUĞU YER. BİR 3. MEKAN DIR ASLINDA İKİ KRALLIĞINDA GÖRÜLMEDİĞİ ORTADA BOŞ BİR ALAN)
-TURŞU KRALLIĞI-
KORO- İŞTE BÖYLE DEVAM KRALIM
HER TARAFI YAKIP YIKALIM
KORKMAYIN SAKIN KÖTÜLÜKTEN
BARIŞA UZAKTAN BAKALIM
————————————
GÜZELDİR KÖTÜLÜĞÜN TADI
TURŞUDUR KRALLIĞIN ADI
NEDEN TURŞU DİYE SORMAYIN
(Birden şarkıdan çıkarlar kendi aralarında)
Hakikaten neden? Yazar mı öyle yazmış? e kim yazacak, nebiliyim canım…turşu
(hepbirlikte) Turşu!
KRAL- Ne güzel bir gün
VEZİR – Dimi efendim dimi.
KRAL- Ya evet… Ama sanki burnuma bir koku geliyor.
VEZİR- Nedir kralım
KRAL- Yoksa bu savaş kokusu mu?
KORO- Savaş!
VEZİR- Aman kralım (Yeller) sakin olun her şey yolunda
KRAL- İnsan kötü olunca bir koku bekliyor yav. Canım yine…
VEZİR- Yoksa elmamı istedi?
KRAL- Nerden bildin?
VEZİR –Eyvah… Askerler!
(Askerler girer)
1.ASKER- Vezirim
2.ASKER-Vezirim
3.ASKER-Vezirim
4.ASKER-(Pantolonunu çekerek gelir, düşer) Rezilim
VEZİR- Kralın yine savaş sancısı tuttu
KRAL- Elmayı çok severim bilirsiniz.
KORO-Öyle ya
KRAL- Neden bizim elmamız yok vezir?
VEZİR- Şimdi kralım…
1.ASKER- Hep savaşlardan elde ediyoruz sebzeyi meyveyi
2.ASKER-Ağaç nasıl dikilir onu bile bilmiyoruz.
3.ASKER-Savaşlardan elde ettiğimiz ne varsa hemen tükeniyor.
VEZİR- Siz kralımız ile nasıl böyle konuşursunuz.(Gizlice) Devam devam
4.ASKER- Bütün diğer krallıklar bizimle savaşmamak için sınırlarını genişlettiler efendim.
KRAL- Ne? İşte bu savaş sebebidir. Hemen sınırlarını genişleten krallıkları darlaştıralım.
KORO- Ne?
KRAL- Ya da ne biliyim bir şeyler yapalım işte. Yeter ki savaşalım.
PRENSES- Savaş mı?
KRAL- Ah kızım
PRENSES- Ne oldu baba? Bir yerine bir şey olmadı ya?
KRAL- Şakacı seni
PRENSES- Baba bu konuyu konuşmuştuk seninle. Savaş yoktu artık.
KRAL- İşlerime karışmayın benim. Aile başka, krallık başka
PRENSES- Ben bir annemi çağırayım
KRAL- Tamam karışın tabi işlerime. Ha krallık ha aile dimi vezir
VEZİR- Öyle valla kralım.
KORO- Kraliçe geliyor. (Dut tu dut r uru diye borazan sesi çıkartırlar. Görevlerini yerine getirmenin rahatlığı ile kimi su içer sessizce muhabbet ederler. Herkesin baktıklarını görünce toparlanırlar)
KRAL- Karıcığım benim nasılsın savaş ruhlum
KRALİÇE- Çekil yorgunum
PRENSES-(Selamlar) Anne
KRALİÇE –Efendim?
PRENSES- (Anlamaz) Efendim?
KRALİÇE- Saçmalama
PRENSES- Peki anne.
VEZİR- Kraliçem hoş geldiniz
ASKERLER- Hoş geldiniz kraliçem çüm
KRALİÇE- Yeter bu nedir böyle. Saray da attığım her adımda hoş geldiniz hoş gittiniz. Nereye gitsem bir sessizlik ve…
KRAL- Haklısın karıcığım
KRALİÇE- Ve böyle…
VEZİR- Bende şahidim kraliçem
KRALİÇE- Ve böyle… Bıktım artık. Sadece savaş zamanı bir gürültüdür kopuyor. Bir kargaşa bir canlılık. Savaş dışında kimsede ses yok çıt yok çok sıkıldım artık.
KRAL- Hah bende tam onu diyordum.
KORO- Ne savaş mı? Savaşacak mıyız? O zaman son ki üç dört-Savaş!
KRALİÇE-Yoksa bu sarayın neşeleneceği yok
1.ASKER- Oynayın askerler, bir şeyler yapın yanarız vallahi sonra
(Oynarlarken ve kendi aralarında konuşurlarken)
2.ASKER- Savaşan biziz kimin umurundaki
3.ASKER- Oh oh yandan… Acaba savaşmasak da kaçsak mı?
4.ASKER- Savaş massak zindana atılırız.
1.ASKER- Olsun, fareler ile savaşırız.
2.ASKER- Hiç yoktan fareler kılıç kullanmaz
3.ASKER- Oh… Doğru söylüyorsun
4.ASKER- Bu arada hoşuma da gitti valla. Yandan
(Bir anda farkına varırlar herkes onları izlemektedir)
KORO- Cık cık cık
(Prens, haberci ve halktan 4 kişi girer)
KRAL- Oğlum
PRENS- Baba… Yine savaş haberleri geldi kulağıma. Bu konuyu hep birlikte konuşmuştuk savaş olmayacaktı daha fazla.
KRAL- Biz bunun ile ayaktayız turşu krallığı olarak.
1.HALK- Kralım biz kendimize yetiyoruz. Ama siz çalışmak istemiyorsunuz.
2.HALK- Sizlerden de bir şey istemiyoruz. Hem size hem kendimize yetişemiyoruz.
3.HALK- Biz savaşmak değil kardeşçe yaşamak istiyoruz köylüler olarak.
PRENS- Çalışarak çabalayarak çalmadan çırpmadan da yaşayabiliriz baba
4.HALK-Hem savaştan sonra bütün yiyeceklerin ömrü ne kadar olabilir ki? Hepsi hemen bozuluyor.
KRAL- Yeter! Topraklarımız kuru bakımsız.
KORO VE KRAL AYNI ANDA- Olmaz!
1.ASKER- O zaman siz savaşın
2.ASKER- Alın kıyafetlerimizi oklarımızı
3.ASKER- Oradan konuşmak kolay. Savaşın ne olduğunu bilir misiniz?
4.ASKER- Nereden bilecekler ki? Onlar sadece oldukları yerden (Bütün askerler bağırır) Olmaz! Demesini bilirler.
KORO- Olmaz! Savaşmalıyız doymak için
Cesaret biraz soymak için cesaret!
KRAL- Doğru doğru
KRALİÇE- Savaş yoksa kıpırtıda yok.
1.HALK- Bundan sonra bizden size yardım yok. Bunu böyle bilin
VEZİR- Pişt o nasıl konuşma öyle
2.HALK- Kendimiz eker kendimiz biçer kendimiz yeriz.
PRENSES- Haklılar
3.HALK-Kendimiz eker kendimiz yeriz
PRENS- Baba?
4.HALK- Aynısı bir önceki arkadaşlarım söyledi.
KORO- Yani?
4.HALK-Yani, yemek, emek gösterenindir.
IŞIK
(Sahne ortası sınır iki haberci yan yanadır. Bolluk haberci elma yemektedir. Turşu haberciye de verir sahne boyunca yiyerek konuşurlar)
TURŞU HABERCİ- Duydun mu?
BOLLUK HABERCİ- Yo bir şey mi dedin?
TURŞU HABERCİ- Onu demiyorum, bizimkiler sizin ülkeye savaş açacaklarmış.
BOLLUK HABERCİ- Deme sakın?
TURŞU HABERCİ- Neden? Söylemem daha iyi değil mi?
BOLLUK HABERCİ- Kesinlikle! Peki ne yapmalıyız?
TURŞU HABERCİ- Biz ne yapabiliriz ki? Sadece haber ver
BOLLUK HABERCİ- Sana mı?
TURŞU HABERCİ- Hayır kralına.
BOLLUK HABERCİ- Krala haber verdim diye sana da haber verebilirim istersen.
TURŞU HABERCİ- Sen haberciliği yanlış anlıyorsun ama
BOLLUK HABERCİ- Niye habercilik böyle değil mi?
TURŞU HABERCİ- Hayır kimi tutuyorsan ondan olursun. Böylece haberci olarak kalabilirsin. Yoksa yerini kaparlar. Gerekirse seni bile kaparlar. Ne diyorum ben?
BOLLUK HABERCİ- Bilmiyorum?
TURŞU HABERCİ- Bende bilmiyorum. Hoşça kal
BOLLUK HABERCİ- Hoşça kal.
BOLLUK KRALLIĞI
KORO- NE GÜZEL PAYLAŞMAK VE EMEK
GÜNEŞİN ALTINDA KARDEŞCE SEVMEK
KORKMAYIN SAKIN SEVMEKTEN
DÜNYAYI PEMBE GÖRMEKTEN
——————————————–
ELBET ALIR DERSİNİ
SAVAŞ SEVEN İNSANLAR
GÜN GELİRDE KARDEŞLİK
YANAR YÜREKTE PARLAR
KRAL- Bravo! Bravo! Ne kadar güzel bir gün.
VEZİR- Barış kokuyor resmen.
(Korodakiler birinin üstünü koklar suratlarını ekşiterek)
KRAL- E kokuyorsa yıkansın o zaman. (Güler, sonra koro anlar onlarda katılır)
VEZİR- Kralım benim. Bu barış içinde olmamız size mükemmel espriler yaptırıyor.
KRAL- Değil mi? Değil mi? Nedir durumlar?
VEZİR-(Elinde bir kağıt) Evet. Saray bahçemizde yetiştirmiş olduğumuz sebze ve meyvelerden bir kısmını köylülere dağıttık.
KRAL- Güzel
VEZİR- Kendilerinde bulunmayan ne varsa artık edindiler kralım.(Askerler girer)Hah geldiler işte.
KRAL- Nedir?
1.ASKER- Her şeyi dağıttık kralım
2.ASKER- Köylülerde bize, bizim elimizde bulunmayan meyve sebzeleri verdiler.
3.ASKER- Herkes çok memnun kralım. Elmalar tam mevsimi çıtır çıtırlar.
KRAL- Harika!
4.ASKER- Bizde çalışabiliriz kralım nede olsa barış içinde yaşıyoruz. Bir faydamız dokunur.
VEZİR- Biz kendi içimizde barış içindeyiz. Fakat ya diğer krallıklar. Ya şu turşucular.
KRAL- Vezir haklı. Bu turşucular çok savaşçı her an herkese savaş açıyorlar.
1.ASKER- Kralım… Hiç savaşmadığımız için bu nasıl yapılır onu bile bilmiyoruz.
2.ASKER- Savaş eğitimi bile almadık. Tek yaptığımız ekip biçmeye yardım etmek.
KRAL- Ah şu savaşlar
3.ASKER- Ama savaş çıkarsa ve mecbur kalırsak savaşmaya?
4.ASKER- Onlara elma atacak değiliz ya. Elimizden geleni yapıp ülkemizi savunacağız.
KRAL- Biz barış içinde yaşıyoruz. Kimseye bir zararımız yok.
VEZİR- Şu olmayan savaşı unutalım derim ben. Ve sebze ve meyveleri mahzene kaldıralım ne dersiniz?
ASKERLER- Hemen vezirim. (Selamlarlar) Kralım.
(Kraliçe ile prenses girer)
KRAL- Hm ne güzel analı kızlı, acıktım valla.
VEZİR- Kralım benim bu barış içinde olmamız size mükemmel espriler yaptırıyor
KRAL- Değil mi? Değil mi?
PRENSES- (Selamlar) Babacım
KRAL- Efendim?
KRALİÇE- Nasılsın diyor.
KRAL- İyiyim. Gayet iyi hem de. Peki ya siz?
PRENSES- Dışarıdaydık. Güzel bir gün. Kuşlar, insanlar ve güneş.
KRALİÇE- İnsanları gördük. Ellerinde meyve ve sebze sandıkları ile geliyorlardı.
PRENSES- Tabi ki bizimkilerde onlara sandıklar götürdü.
VEZİR- Değiş tokuş zamanı geldi tabi. Şöyle buyurun kraliçem.
(Prens girer, selamlar)
PRENS- Baba.
KRAL- Efendim?
KRALİÇE- Nasılsın diyor.
KRAL- Ah tabi… İyiyim.
PRENS- Saray kasasından köylülere bir miktar altın verdim.
KRAL- Neden?
PRENS- Diğer köylerden hayvan alacaklarmış. İnek, keçi, koyun.
KRALİÇE- Desenize daha çok peynir süt.
KORO- Diyelim tabi-Daha çok peynir süt.
VEZİR- (Koro’ya) Bu barış sizi…
KORO- ŞŞt..
PRENS- özellikle elmalar baba. Ağaçların dalları kırılıyor artık. Bereketli bir mevsim.
KRAL- Emek evladım emek.
(Haberci nefes nefese girer)
HABERCİ- KRALIM KRALIM
KRAL- Dallarımı?
HABERCİ- Ne dal’ı ?
KRAL- E elma dalı
HABERCİ- Almam kralım
KRAL- Neyi?
HABERCİ- Alma dalı demediniz mi?
VEZİR- Sadece ufak bir karışıklık oldu Yanlış anlaşılma diyelim.
KORO- Diyelim tabi- Yanlış anlaşılma.
KRAL- Ne diyorsun haberci?
HABERCİ- KRALIM KRALIM
KRAL- Dallarımı?
HABERCİ- Ne dalı?
KRALİÇE- Of tamam söyle ne söylemek istiyorsan.
HABERCİ- Turşu krallığı savaş istiyormuş.
(Bütün bolluk da kilerin hepsi) Ne!
PRENSES- Yine sebzeleri meyveleri bitti herhalde.
PRENS- Artık emekleriyle bir şey yapmayı öğrenmeliler.
(Sebze meyve getiren halktan 4 kişi girer konuşmaları duyarlar)
1.HALK-Yoksa savaş mı çıkacak?
PRENSES- Biz savaş istemiyoruz.
2.HALK- Yine turşu krallığı değil mi? Yine bitecek elde ettikleri her şey peki ya sonra?
3.HALK- Sonra yine savaş Bu bitmek bilmeyen bir bekleyiş bizimkisi. Ne zaman gelirler ne olur.
4.HALK- Bunu savaşmadan yapsalar ya. İstesinler örneğin bizden.
PRENS- Ne zamana kadar onlara yardım edebiliriz ki?
KRALİÇE- Kendi kendilerine yapmayı öğrenmeliler.
1.ASKER- Biz hazır bile değiliz savaşa.
2.ASKER- Diyelim ki hazırız, biz savaş istemiyoruz.
KORO- Biz de.
3.ASKER- Bizim istemememiz bir şey ifade etmez. Onlar isteyecektir.
VEZİR- Başka bir şeyler düşünmeliyiz.
1.HALK- Onlara yiyecek gönderelim diyorum ben.
2.HALK- Prensim söyledi ya nereye kadar.
KRAL- Çalışmayı öğrenmeliler. Emeğin ve alın terinin ne güzel bir şey olduğunu anlamaları lazım.
3.HALK- Kralım tembelliğe alıştırılmış bir halk var. Hem tembelliğe alıştırılmış hem de aç bırakılmış.
4.HALK- Ben halkın savaş istediğine inanmıyorum. Bu savaşı isteyen saraydakilerdir bence. Halk ile konuşsak?
VEZİR- Buldum!
KRAL- Nedir o?
IŞIK
(Ortadaki ışık açılır iki haberci yan yanadır)
BOLLUK HABERCİ- Duydun mu?
TURŞU HABERCİ- Yo bir şey mi dedin?
BOLLUK HABERCİ- Hayır. Kralımızın ve vezirimizin bir planı var
TURŞU HABERCİ- Ya? Nedir peki?
BOLLUK HABERCİ- Bilmem. Vezir bir planım var deyince hemen çıkıp buraya geldim sana söylemek için
TURŞU HABERCİ- Teşekkürler. (Çıkarlar)
TURŞU KRALLIK
KRAL- Nasıl yani?
VEZİR- Evet kralım aynen söylediğim gibi.
KRAL- Şimdi her taraf sebze ve meyve ağaçları ile mi dolu?
VEZİR- Evet kralım
KRAL- Mükemmel
VEZİR- Herkes çok mutlu kralım. Halk sizi sevgi ile bağrına basmak istiyor.
KRAL- Sevilmek çok güzel. Nasıl olur peki bu? Yani bu sebzeler meyveler?
(Haberci nefes nefese girer)
HABERCİ- Kralım kralım
KRAL- Ne var?
HABERCİ- Bolluk ülkesinin bir planı varmış?
KRAL- Demek bolluk ülkesi ha. Gidiyoruz vezir toplan
VEZİR- Nereye kralım
KRAL- Herkesi topla. Sınır a gidiyoruz. Bolluk ülkesi ile kucaklaşmaya.
IŞIK
(Sınır ışığı yanar iki krallık ve herkes oradadır karşı karşıyalardır)
TURŞU KRAL- Bizi utandırdınız. Bize ders verdiniz.
BOLLUK KRAL- Biz sadece istediğiniz her şeyi savaşmadan da elde edeceğinizi göstermek istedik.
TURŞU KRAL- Bundan sonra savaş yok. Hatta bundan sonra sınır da yok. Ne dersin?
BOLLUK KRAL- Savaş yoksa sınır da yok.
(Birden sınır ışığından genel ışığa döner herkes iç içe geçer sarılır selamlaşırken bolluk korosu sol tarafa turşu korosu sağ tarafa geçer ve ilk açılış şarkısını sıra ile onlar yapar sonra tüm oyuncular)
Bolluk korosu- İŞTE KALKTI SINIRLAR
Turşu korosu- SAVAŞMAYA NE GEREK VAR
Bolluk korosu- PAYLAŞIRSAN SEVGİNİ
Turşu korosu- ORADA ÇİÇEKLER AÇAR
HEPSİ
MAVİ PEMBE BİR DÜNYA
SEVGİYLE OLACAKTIR
BÖYLECE SAVAŞ BİR RÜYA
OLARAK KALACAKTIR
YAZAR- Tolga Yalçıner
Son Yorumlar