Sabancıların tiyatro festivali
Adana’yı bilmeyenler, Hilton Oteli, Adana’da nerededir; Taşköprü, Hilton Oteli’nin ve Adana’nın neresine düşer, nereden bilecek?
Ben bilmeyenler için söyleyeyim. Adana siyah ve beyaz arasındaki fark ne ise o derece birbirinden ayrı iki dünyanın kenti durumundadır. Kimileri bu iki dünyayı uzun yıllardır; Seyhan ve Yüreğir olarak adlandırırken, kimileriyse Kuzey ve Güney Adana demeyi tercih etmiştir.
Tarihi Taşköprü tam da bu noktada neredeyse bir sınır kabul edilebilir; sosyal ve ekonomik olarak birbirinden o denli ayrı düşen iki toplumun arasına atılmış taştan bir çizgi.
İşte Hilton Oteli tam bu sınır noktasındadır; Taşköprü’nün hemen dibinde; Seyhan Nehri kıyısında.
Ne olacak orada?
Sabancı Vakfı ve Devlet Tiyatroları işbirliğiyle 12. düzenlenen, Devlet Tiyatroları Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’nin açılış töreni gerçekleştirilecek; hem de halka açık olarak. Etkinliğin yapılacağı, halkın anons üstüne anonsla davet edildiği yer Taşköprü
Ne güzel. Kesinlikle halkın festivale ilgisini çekmek, festivali halkla buluşturmak için düşünülmüş son derece iyi niyetli bir girişimdir.
Hava kararmış, Taşköprü’ye doğru hızlı adımlarla ilerlerken uzaktan ilk gördüğüm, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay oluyor. Hilton Oteli’nin bahçesinde koca bir perde üzerinde Ertuğrul Günay’ın konuşan görüntüsü. Ama durum şu; görüntü var ses yok.
Ertuğrul Günay’ın orada ne işi var, görüntüsü o koca perdede ne arıyor anlamıyorum önce. Daha sonra Taşköprü’ye doğru -dolayısıyla Hilton Oteli’ne- biraz daha yaklaştığımda görüyorum ki Ertuğrul Günay Hilton Oteli’nin bahçesine kurulmuş ve hafif ışıklandırılmış masalara, o masaların etrafını çevrelemiş insan siluetlerine konuşmakta.
Hani açılış Taşköprü’deydi? Hayır görünen o ki, açılış Hilton Oteli’nin bahçesinde.
O zaman bu insanlar, bu halk?
Hilton’un, kentin güneyinde -fakirliğin ortasından- yükselen iri cüssesi. Hilton’un bahçesindeki -iyi giyimli oldukları onca mesafeye karşın o kadar belli- insan siluetleri. Ve tüm bunların yanında (Ne münasebet yanı, tam karşısında) Seyhan Nehri’nin diğer yakasına birik(tiril)miş kentin kenar mahallelisi; yani halk.
Sarsılıyorum bir anda. Tanık olduğum bu durum bir paylaşımın görüntüsü olmaktan çok öte çünkü. İnsanlara daha çok yerini ve konumunu bildiren bir durum yaratıldığı açık.
Ancak bekleşiyor insanlar; tuhaf bir şekilde, alınıp bozulmadan çekirdeklerini çıtlatıp duruyorlar, bir yandan konuşa gülüşe.
Onlar adına bozulan benim; üzülen de. Hayır bu değil çok iyi biliyorum; bu işte bir yanlışlık, bir sakatlık var.
Tamam, alıp o kadar insanı Hilton’a dolduracak haliniz yok; ancak insan yine de halk için bir oturma platformu hazırlayabilir değil mi; insanlar Seyhan Nehri boyunca kurulmuş o platformda birbirinin üstüne çıkmadan, itişip kakışmadan tarafınızdan sergilenecek olan ne ise insana yakışır bir güzellikte izleyebilir?
İnsana yakışandan söz edince şimdi, hadi bir adım daha ileri götürelim isteklerimizi. Mesela hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve gidemeyecekler için bir güzellik düşünülebilir değil mi; kenar mahalle dediğimiz o yerlere durumu kurtaracak kadar bir sahne kurulup -çok kapsamlı dekor gerektirmeyen- bazı oyunlar halkın ayağına götürülebilir?
Ya da ne bileyim, siz de yorun azıcık kafaları, belki de aklınıza gelebilecek pek çok şey düşünülebilir bu konuda.
Yeter ki dert bu olsun; festivali “Lüks bir otelde gerçekleştirilen zengin düğünü” olmaktan çıkarıp halkın festivali haline getirmek.
DURUM ÜZERİNE: Basında festivalin kapalı gişe gittiği gibi haberleri görürseniz “Vay be” demeyiniz; biletler çeşitli kurumlar tarafından toplu halde ve günler öncesinden kapatılmış durumda çünkü. Tiyatro izleyemiyorsunuz, açılışı nehrin diğer yakasından itişe kakışa, yalan yanlış görmeye çalışıyorsunuz ve sonunda basında şu şekilde haber oluyorsunuz: “Halk Festivalin Açılışına Büyük İlgi Gösterdi. Seyhan Nehri Üzerindeki Gösteriler İzlemeye Değerdi.”
Özür diliyorum; yerseniz.
Süreyya KÖLE
yazının başlığı tüm yazıyı ve durumu öyle güzel özetlemiş ki…
elinize sağlık süreya hanım.