Yeni Şafak Gazetesi’ni gazeteciliğe davet ediyorum!
Yeni Şafak Gazetesi, 10 Haziran 2013 günü yönetmiş ve başrolünü oynamış olduğum “Mi Minör” oyununu, “Bu ne tesadüf” başlığı ile, Gezi Olayları’nın provasını yapmakla ilişkilendirerek akla mantığa sığmayacak bir komplo teorisi ortaya atmıştı. Haberin yayınlandığı gün bir basın toplantısı ile iddiaları yalanlayarak Yeni Şafak Gazetesi’ne de isterlerse benimle bağlantıya geçebileceklerini belirtmiştim. Avukatım konu ile ilgili hukuki süreci de başlatmıştı.
Yeni Şafak Gazetesi bugün birinci sayfadan “Mi Minör’den Önce Londra ve Mısır Turu” başlığı ve asılsız iddialarla beni bir planın parçası gibi göstermeye çalışmıştır. Yeni Şafak’ın iddialarını tek tek ayrıntıları ile yalanlamadan önce, kendilerini sorumlu gazeteciliğe davet ettiğimi vurgulamak isterim. Ben gazetecilerin rahatlıkla ulaşabildikleri, aynı zamanda profesyonel bir iletişim ajansıyla çalışan bir oyuncuyum. Yeni Şafak Gazetesi “haberde dürüstlük-nesnellik” ilkesini benimsiyorsa söz konusu iddiaları yayınlamadan önce benim görüşümü de almalıydı.
Gazete öncelikle ön sayfadaki haber metninde “… Mi Minör oyunuyla olayların provasını yaptığı ortaya çıkan Memet Ali Alabora…” diye bir ibare kullanarak okuyucuyu sanki böyle bir olgu varmış gibi yönlendirmektedir. Benzer bir cümle haberin iç sayfalarda yer alan devam metninde ise “iddia edilmişti” şeklinde kullanılmıştır. İlk olarak şunu belirtmek gerekir ki “ortaya çıkan” hiçbir şey yoktur, bu tamamen Yeni Şafak Gazetesi’nin aklı, mantığı zorlayan iddiasıdır.
Gazete 2011 ve 2012 yıllarında yakın arkadaşlarım ve eşimle yaptığım tatil amaçlı bir haftalık Mısır seyahatlerimi ve en son Mart 2012’de yapmış olduğum Londra seyahatimi hiçbir dayanak göstermeden Gezi Olayları ile ilişkilendirecek şekilde haberleştirmiştir.
Bilindiği gibi Kızıldeniz deniz turizmi açısından dünyanın sayılı yerlerinden biridir. Kızıldeniz’in ortasında hiçbir kara parçası olmayan mercan kayalıklarının oluşturduğu “dolphin riff” adı verilen bölgeye Marsa Alam şehrinden turlar düzenlenmektedir. Ben de geçtiğimiz iki yaz bu vesile ile Marsa Alam’a giderek yol hariç tüm zamanımı denizin ortasında bir teknede geçirerek “Seafari” isimli firmanın düzenlediği turlara katıldım.
İlk tur için 26 Ağustos 2011 Cuma günü İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Mısır Havayolları’na ait MS 738 sefer sayılı uçak ile saat 14.00’de İstanbul’dan Kahire Havalimanı’na uçtuk. Yerel saat ile 15.10’da Kahire’ye varan uçuş sonrası transfer terminaline yönelerek yine Mısır Havayolları’na ait MS 337 sefer sayılı uçuş ile saat 16.15’te bir saatlik uçuşun ardından Hurghada havalimanına vardık. Havalimanından Mısır’daki organizasyonu yapan “Seafari” firmasının minibüsü bizi kara yolu ile bir hafta boyunca denizin ortasında kaldığımız “La Vela” isimli tekneye götürdü. 27 Ağustos Cumartesi günü limandan ayrıldık ve 02 Eylül Cuma akşamına kadar denizdeydik. 03 Eylül Cumartesi günü ilk önce Mısır Havayolları’nın MS 484 no’lu sefer sayılı uçağı ile saat 16.50’de Kahire’ye, sonrasında da terminalden ayrılmadan aynı gün yine Mısır Havayolları’na ait MS 9295 no’lu sefer sayılı uçak ile 19.05’de İstanbul’a uçtuk.
İkinci deniz turu için 7 Temmuz 2012 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Türk Hava Yolları’na ait TK 694 sefer sayılı uçuşu ile saat 18.10’da Kahire Havalimanı’na gittik. Aynı gün havalimanından çıkmadan Mısır Havayolları’na ait MS 434 sefer sayılı uçuş ile saat 22.00’de Marsa Alam’a gittik. Havalimanından geçen yıl olduğu gibi Mısır’daki organizasyonu yapan “Seafari” firmasının minibüsü bizi kara yolu ile bir hafta boyunca denizin ortasında kaldığımız “La Vela” isimli geçen yılki aynı tekneye götürdü. 8 Temmuz Pazar günü limandan ayrıldık ve 14 Temmuz Cumartesi gününe kadar denizdeydik. 14 Temmuz’da ilk önce Mısır Havayolları’nın MS 433 no’lu sefer sayılı uçağı ile saat 23.55’de Marsa Alam’dan Kahire Havalimanı’na ve doğrudan terminale yönelerek 15 Temmuz 2012 saat 02.55’de Türk Havayolları’na ait TK 693 sefer sayılı uçuş ile İstanbul Atatürk Havalimanı’na döndük.
İki Mısır seyahatim boyunca da havalimanı ve “Seafari” çalışanları ve kara yolu sırasında durakladığımız yerlerdeki esnaf dışında hiç kimseyle görüşmedim.
Yeni Şafak Gazetesi aynı haberde “Gezi Eylemleri’nden 3 ay önce de Londra’da görüşmeler yaptığımı” iddia etmiş. Londra’ya en son Yeni Şafak Gazetesi’nin iddia ettiği gibi Gezi Parkı Olayları’ndan 3 ay önce değil, 14 ay önce gittim. Londra’ya en son 29 Şubat – 17 Mart 2012 tarihleri arasında eşimin Londra’da başrolünü oynadığı, hakkında The Times, The Telegraph, The Guardian gibi önde gelen gazetelerde olumlu eleştiri yazıları yayınlanan, İngiltere’nin yaşayan en ünlü oyun yazarlarından David Edgar’ın “Pentecost” isimli oyunu vesileyle ona destek olmak için gittim. Londra’da bulunduğum süre içinde Turkmax’ta yayınlanan “Heberler” programının kendime ait bölümlerini de oradan gerçekleştirdim. O zamandan beri de İngiltere’ye hiç gitmedim.
Yeni Şafak Gazetesi’nin hakkımda yapmaya devam ettiği asılsız haberlerle ilgili hukuki yolları avukatımın kullanacağını belirtir, kendilerinden ülkemizin içinde bulunduğu bu hassas dönemde okuyucularını kışkırtıcı ve şahsımı hedef gösteren haberler yapmamalarını, gazetecilik etik ilkelerine bağlı kalmalarını rica ederim.
Saygılarımla,
Memet Ali Alabora
Son Yorumlar