Tuğba Özerk: “İsyandan siteme geçtim”
“Bir yerde okumuştum yıllar önce. Şöyle diyordu yazıda “Eğer bir ikizler kadınına sahipseniz, tebrikler. 10 kişilik bir hareminiz var,” diye. Ben de bu burcun kadını olduğum için pek sevmiştim bu tanımlamayı. İşte tam da böyle bir kadınla Bebek’te deniz kenarı, kahve sohbetimi paylaşacağım sizlerle. Tuğba Özerk kendini, içindeki renkliliği şahane tanımlayan “Ben bir Matruşka’yım!” diyen cicik dostum. Enerjisi, sohbeti ve hiç büyümeyen minik kız halleri bir yana doğru cevapları aradığınızda da size dostluğuyla güç verebilecek kocaman bir kadın. Ünlü olduğunu hatırlatan olmadığında unutup özgürce, hesapsız hareket eden eğlenceli bir İkizdaşım o benim. Çağımızda zor rastlanan, karaborsaya düşmüş samimiyet Tuğba’da ziyadesiyle mevcut. Muhteremler, sıcacık bir kahve öneririm sizlere okurken. Buyursunlar” Zuhal Karadeniz
Bizim sohbetimiz bitmez, bu yüzden sert bir giriş yapacağım Tuğbacım. İkizler kadınına ne sorulur? Aşk sorulur…
T- Çok çabuk girdin konuya Aşk, hayatın her alanını anlamlandıran tek şey. Çocuğa, çiçeğe, böceğe, işine, dostuna, ailene, sevgiline… Her şeyin hakkını vermek, şevkle yaşayabilmek için gerekli aşk tabii ki. Ama en büyüğü yaratana duyulan aşk. Zaten yaratılanı da, bu yüzden sevmiyor muyuz?
Yazmak için de lazım…
T- Yazdığın için biliyorsun, aynen öyle. Şükür, yaşadım, yaşıyorum. Yazmak, şarkı yapmak gibi bir yeteneğim var ve bu büyük bir hediye. “Gidesim Geldi”nin bulunduğu “Aşkın Her Hali” albümümün, adı üstünde. Tutku, nefret, acı, masumiyet… Uzar gider böyle. Kısacası, aşkın her halini yazdım.
Ölümlü bedenlerin ölümsüz aşklar yaşayabileceğine inanıyor musun?
T- Yok öyle bir şey. Her şeyin şiddeti zamanla azabilir. Yerini saygıya, sevgiye bırakır. Dönüşür kısaca… Bir ilişkinin on yıl aynı şiddette yaşanması mümkün mü? Sakinleşir, ki ben o sakin ilişkilerden yanayım
Zaten ruhum fıkır fıkır kaynıyor, bari orada rahat olayım mı diyorsun?
T- Aslında evet. Hayat zaten çok hızlı ve karmaşık. Bari orada zorlanmayalım. Yaşla da alakalı Zuhal’cim. Artık yere basan şeyler yaşamak istiyor insan. Çünkü içimdeki huzurla buluştum. Bu yüzden dışımdaki hadiseleri de yumuşatma taraftarıyım. Becerebiliyor muyum bir ikizler kadını olarak? Bilemem ama deniyorum, çabalıyorum.
Bir yerden başlamak lazım Çünkü biz kolay memnun olan fakat zor idare edilen kadınlarız…
T-Küçük şeylerden büyük mutluluklar çıkarırım, çok doğru. Hayatlarımızda bazen her şey zorlaşıyor. Kararında ego sahibi olduğumu düşünüyorum. Sanatçı egosu yapmam. Her an, her yerde, herkesle sohbet ederken bulabilirsin beni. Ama tabii ki ikili ilişkilerde zor yanlarım var. En azından üç kere kavga edeceksem, bir kere etmeyi öğrendim. Bu da bir şey… Dedim ya yaşla doğru orantılı.
Seni ilk tanıdığım gün aklımdan “Ne güzel kapılmamış renkli dünyanın sahteliğine” diye geçirmiştim… Makyaj yapan ama yüzünü boyamayanlardansın ve bu çok takdir edilesi… Arkadaşımsın diye demiyorum
T- Bu bir yetiştiriliş meselesi, aile terbiyesi diyelim. Sektörden çok arkadaşımın sırrı vardır bende. Ama asla başkaları bunu bilmez. Benim gizli odalarımda yaşar o hikayeler.
Pek moda bir şey pop dünyasında küsünce kazan kaynatmak…
T- Bence çok ayıp. Küs bile olsak, geçmişte yaşanan güzel şeyleri zedelememek lazım. Çok utanıyorum böyle şeyler duyduğumda. Başkası yaptığında bile utanmalı insan. En azından aynı yerde olduğu için. Yine yüz yüze bakmak zorunda kalınır. Hayat bu, yapılmamalı.
Ayıba ışık tutmamak bu sanırım. Baya Tasavvuf’a giriş yaptık…
T- Öyle tabii… Dostunun eksiği varsa kapat, tamamla. Ayıbı varsa ört. Dostluk böyle bir şey değil mi? İlişkiler biter, zedelenir, zamanı dolar. Ama yaşanan bakidir. Sahip çıkmak gerekir. Ölümlü dünya.
Popüler dünyada iyi bir aileden gelmek ve iyi eğitimli olmak sorun oluyor mu?
T- Çok güzel bir soru sordun. Maalesef öyle. İnsanları sınıflandırmayı doğru bulmuyorum. Ama eğer edep, adap, kültür varsa işin içinde, olay farklılaşıyor. Senin ayıp bulup geride durduğun bazı şeyler, bu dünyada mübah. Bizler ayıp kavramıyla büyütüldük. Annelerimiz biraz şımardık mı sustururdu. Durum böyle olunca, sende aşırı olan her şeyden uzak duruyorsun. Kısacası kendini öne atmak sana ayıp geliyor.
Hırslı bir dünya…
T- Kimilerimiz için evet. Yarışmazsan hırs ortadan kalkar.
Çocuk sanatçı diyebileceğimiz bir geçmişin var aslında. Çok küçük yaşta Sezen Aksu’nun vokalisti oldun. Bir de anınızı bilirim Sezen’in ağzından… Geç saatlere kadar çalışınca stüdyoda uykun gelirmiş ve Sezen “Az kaldı bitiyor annecim… Dayan Tubişim!” diye motive edermiş seni…
T- 11 yaşındaydım. Büyümek zorunda kalıyorsun. Sahnede olacağını bilmek değiştiriyor seni. Sezen Aksu ile binlerce insanın karşısına çıkıyorsun, kolay değil. Gerçi hep olgun bir çocuktum. Hep benden büyük arkadaşlarım oldu. Okuldakiler haricinde yaşıtım neredeyse yoktu. Çocuk gibi bir çocuk olmadım hiç.
Bir minicik kız çocuğu duruyor mu orada hala?
T- Bazı şeyleri eksik bırakmış olabiliyorsun hayatında. Sahnede olmak böyle bir şey. Yedi yaşında TRT çocuk korosu, konservatuar derken, gelecek planımı ister istemez yapmışım. Bir hedefe kilitleniyorsun. Dolayısıyla çocukluktan çıkıyorsun. Minik kız çocuğuna gelince, birkaç tane var onlardan içimde Hepsi değişik karakterlerde. Olur olmaz yerde ortaya çıkmasınlar diye uğraşıyorum. Yıllar önce bir röportajımda söyledim ama kimse anlamadı “Matruşka gibiyim,” diye.
Açtıkça içinden bir sürü Tuğba çıkıyor yani…
T- ilişkilerde anlamak zorlaşıyor bunu. Allahtan sevgilim de ikizler burcu. Yoksa mümkün mü bu değişkenliği algılamak? İş bir de sanatçı ruhla birleşince, bildiğin labirent oluyor.
Yaratanlar biraz deli olmuyor mu zaten?
T- Eee… Doğru! Bir çeşit delilik mevcut Ama tatlı tatlı…
İnsan niye durup dururken bir şeylere isyan edip yazsın ki, değil mi ama? Peki, senin isyanın kime, neye şekerim?
T- İsyan güzelmiş. Ama artık isyan kısmını bitirdim. İsyandan siteme geçtim…
Oyyy! Çok ağır oldu!
T-Bir sanatçı, bir kadın, hatta yalnız bir kadın olarak, hiç kolay şeyler yaşamıyor insan. Genç kafalardayken isyan ettiriyor yaşananlar. Yaş aldıkça yazdıklarıma bakıyorum, değişmiş. Sitem eder olmuşum…
Bildiğim kadarıyla annen ve baban sen küçükken ayrıldı. Babasız büyümek zor muydu?
T- Babasız büyüdüm diyemem. Babamla hep görüştüm. Ayrıca, üvey babamın bende emeği büyüktür. Allah nur içinde yatırsın. Ama tabii anne baba bir arada olan çocuklar gibi olmuyorsun. Göçebe hayatı yaşıyorsun. Sevgisiz büyümedim ama neresinden bakarsan bak, bir parçalanmışlık. Anne, baba ve babaanne evi arasında elimde çantam yaşadım. Dramatize etmemek lazım ama yerleşik olmayı öğrenemedim bu yüzden yıllarca. Hep gittim. Merkezini bulmak zaman alıyor!
Çocuk gözüyle bakınca, ileride kendini koyacağın yeri bulmakta zorlanıyorsun diyelim mi?
T- Evet. Bazı şeyleri yürütemedim ve gitmek istedim. Dolaşan küçük bir ruh büyüyünce de farklı olmuyor. Ama diyorum ya, değiştim artık. Daha statik biriyim.
30’lardan sonra insan mahallin kendi bedeni olduğunu keşfediyor galiba?
T-İçinde huzuru yakalayamadıktan sonra hiçbir yer senin değil, sen hiçbir yerin değilsin. Bu huzuru yakalamak ne güzelmiş meğer. Şükrediyorum Allah’a. Hayatın bazı şifreleri var ve zamanı geldikçe hepsini çözüyormuş insan. Dikkat et, huzur istiyorum, huzurlu bir ilişki istiyorum diyenler, yalan söylüyor. İçinde huzur yoksa karşındakinde olsa da göremezsin ki! Huzur en içeride, en derinde yakalanıyor.
Huzurlu olunca hayattan da huzurlu şeyler çekiyorsun…
T-Aynen öyle. Gerisi 21. yüzyıl masalları. İlk defa sana söylüyorum… Daha önceleri sürekli taşınırdım, sığamazdım bir yerlere. 14 yıldır İstanbul’dayım, 15-16 ev değiştirdim. Şimdi durdum. Durmak iyidir. Kendi gönlümde yaşamayı öğrendim.
Mayalar haklı galiba… Bu yıl çok şey değişti bende de. Dört yılda dört ev değiştirdim ama şimdi bana da dur geldi…
T- Şu an oturduğumuz Bebek Kahve’ye yıllardır geliyorum. Şimdi geldiğimde aldığım tat bambaşka. Hayata bakış açın farklılaştıkça, her şeyin anlamı değişiyor.
Değiştim diyebilmek, değişebilmek çok güzel…
T- Daha sakin, daha huzurlu ve daha az pişman biriyim…
Çok güzel laf “ Daha az pişman biriyim.” Korkusuzlar daha az pişmandır. Bu, hayatın üstüne yürüdüğünü gösteriyor…
T- Herkes gibi ufak tefek korkularım var tabii. Ama evet, ucunda ÖLÜM yok ya diyip yürüdüm hep…
Kötü şeyler yaşamış olsan bile, hiçbir ilişkinden pişman olmayan ve sana bir şey kattığını düşünenlerden misin?
T- Tekamüle yürürken her şey olur. Her hikaye veya her insan mutlaka bir şey katar sana. Kıymetini bilmek lazım, iyinin de kötünün de. Bana bir şey katan herkesi seviyorum ve müteşekkirim.
Tüm iç huzuruna, tüm bu söylediklerine rağmen sivri bir sorum olacak… Ne sıklıkla yalnız hissedersin?
T- Hmm… Çok fenaymış. Cevap vereceğiz artık sordun bi’ kere . Hep yalnız hissediyorum. Galiba böyle hissetmeyi seviyorum. Bana üretme gücü veriyor. Bazen, bazı ruh hallerine bile bile teslim oluyorum. Yazdırıyor çünkü… İlişkide bazı yerleri zorladığım da oluyor, yeni tecrübeleri keşfetmek için… İtiraf gibi oldu.
Ama ne yapalım, nereden beslenip yazılacak o kadar şey?
T- Ayıp oluyor tabii biraz ama yapıyorum bunu…
İnsanların seni koşulsuzca sevmesi ünlü olmanın en güzel yanı sanırım. Peki ya kötü yanları?
T- Geçen gün geçti aklımdan. Arada sırada düşünürüm böyle şeyleri. İnsanların sana neden yaklaştığını bilememek gibi bir paranoyası var ünlü olmanın. Normalde de eğlenceli keyifli bir arkadaşım ama bazen, bazı insanlar için ünlü olmasaydım da bu kadar sever miydi beni diye düşündüğüm oluyor. İyi bir ruh hali değil. Yaralayıcı şeyler yaşadım bu durumla alakalı. Kullanılma hissini kim sever ki? “Acaba?” diye düşünmek çok eğlenceli değil. Eskiden daha çoktu bu duygu. Allah’tan minimalize ettim.
Giydiğin kıyafet, ayrıldığın sevgili, elindeki sigara, vb… Her şey görünür oluyor ünlülük halinde. Açık hava hapishanesi gibi
T- Herkes yapar, sen yaparsan görünür oluyor, evet. Ben saldırgan bir durumla karşılaşınca susarım hep. Daha asil buluyorum bu cevap şeklini. Belki dünya algılamıyor ama yakın çevren ve sen biliyorsun ya gerçeği, yetiyor. Öyle zibidi gibi atmam kendimi ortaya.
Hiç polemik üzerine küslük yaşadın mı?
T- 20’li yaşlarda oluyor maalesef. Ama çok olmadı bu tür hadiselerim. Butik yapıyorum işimi. Yaptığım şekliyle buna ihtiyaçta olmuyor zaten. Yıllar evvel Mustafa Sandal küstü bana, ki şu an görsem yine selam veririm, çok da severim. Şimdi keşke olmasaydı dediğim şeyler bunlar. Sevmiyorum olay çıkaran olmayı, kapı kapı dolaşıp programlarda negatif konuşmalar yapmayı. Ee burası Kızıl deniz… Kimlerin kanı var bu sektörde! Mavi okyanusunu yarattıysan ne mutlu sana…
Onu bunu bırak da, kızıyor musun şarkı söyleme yeteneği olmayanların albüm yapmasına?
T- Çok kızıyorum hem de. Şart mı? Açık Hava’da Sezen konserinde beraberdik. Ne dedi Sezen? “ Bu ülkede tapu kadastroda çalışacak adam eksiği yok mu hiç? Niye herkes şarkıcı olmak istiyor?” Ben de böyle düşünüyorum. Şarkı söylemek, kayıtsız şartsız güzel bir ses ve yetenek işi. Ünlü olma sevdası sardı her yeri…
Yeni bir single yapıyorsun… Haberini de buradan verelim…
T- Ocak ayı gibi çıkacak inşallah. Şarkının söz ve müziği sevgili Ayla Çelik’in. Yine her zamanki gibi çok sevdiğim dostum Erhan Bayrak düzenliyor. Sen söyle, dinledin… Hareketli sıcacık bir şarkı, değil mi?
Çok eğlenceli. Dediğin gibi sıcacık ve sana çok yakışmış. Ayla çok güzel şarkılar yapıyor. Ve tabii ki ailemizin aranjörü Erhan Bayrak… Muhteşem bir aranje yapacaktır. Uğuru bol olsun. Ben bayıldım şarkıya…
T- Ayy yaşasın! Çok heyecanlanıyorum yeni şeyler yaparken!
Beste de veriyorsun. Ufukta dinleyeceğimiz bir şarkın var mı başkasından?
T- Var, olmaz mı? Sevgili Aşkın Nur Yengi yakın zamanda bir şarkımı seslendirecek. Bak bu da heyecanlı bir şey. İyi bir sesten kendi şarkını dinlemek ayrı bir zevk… Hep kendime yetecek kadar şarkı yazıyorum galiba. Arada böyle veriyorum bir iki tane… Hiç mütevazı olmayayım, iyi slow şarkı yapıyorum. Seviliyor, yıllarca dinleniyor. Yaşatanlar sağ olsun!
Son olarak bir şey isteyeceğim. Hep sordum, cevapladın. Peki, sen ne söylemek istersin?
T- İlginç oldu tabii… Alışık olmadığımız bir şey… Elene elene temizleniyor müzik. Ama burada ağır görev dinleyiciye düşüyor. Bir ricam var onlardan, lütfen seçici olsunlar. Her dayatılanı dinlemesinler, beğenmesinler. Gereksizce yer işgal ediliyor zaman zaman canım ülkemde. Nice büyük yetenek de olması gereken yeri maalesef bulamıyor. Bu yüzden ağır görev dedim. El ele verip dünya standardına taşımalıyız ülkemiz müziğini.
Son Yorumlar