Sanata ihanet edenler… TÜSAK yasası…
Bir ülkede başta sisteme hakim olan siyasi iktidar, sanat ve sanatçısını uluslararası alanda saygınlığın ötesinde bırakıyorsa, ve kendilerine sanatçı adını koyanlar, sanattan hiç anlamadıkları gibi, hatta sanat adına ürettikleri hiç bir malzeme olmadığı halde saygı bekleyenler, özel hayatlarıyla sanatın adını koyanlar, magazinsel oyunlarla sanatı sanat olarak resimleyenler, şarkı söylemesini bilmedikleri halde eline mikrofon almaktan utanmayanlar, ben bu ülkede gecede 100-150 bin lira ücret alacak değerde bir sanatçı görmüyorum.
Başbakanın Sanata ”Ucube,sanatçılara müsvedde ulan” diye hakaret ettiğinde korkarak evlerinden çıkamayan, dolma bahçede Başbakanın karşısında hazır ol vaziyetinde duranlar sana ihanet edenler değil mi? ” Türkler bir milyon ermeni katletti” diyerek Nobel alan pamuk sanata ihanet eden değil mi? Topluma AKP tarafından verilen narkoz da sesini çıkarmayanlar sanata ihanet edenler değil mi? Siyasal iktidara yağdanlık, yalakalık, dalkavukluk yaparak kendi kişisel çıkarlarını düşünenler sanata ihanet edenler değil mi? Emek sinemasının yıkılmasında kaç kişi vardı sesini çıkaran? AKP zihniyetinin tiyatroya kilit vuracağım dediğinde kaç kişi sokaklara döküldü konuşabildi? Ama tele vole kültürünün hala kalan yansımalarında, bu ülkede sansasyon yaratmak magazinleştirerek yaşam tarzında resimlemek bunun adına sanat diyenler sanata ihanet edenler değil mi? Adına mistik Tv dizileri dediğimiz insan duygularını yok eden dizilerde oynadığı bir rolle, ”Ben sanatçıyım ben bu işi yaparım benim ücretim şu olmalı” demek sanata ihanet değil mi? Yıllarca bu işin yükünü çekenler bir kenarda açlıkla mücadele ederken. Bir sanat eseri olmayan, insanları uyutan, hiç bir toplumsal konu içermeyen mistik anlamdaki dizilere karşıyım, ama bugün bu ülkede bu dizilerden birinde oynayacak olan bir türkücüye bölüm başına 160 bin tl ödenecek olması sanata ihanet değil mi? Kendisine sanatçı bile demek ağırıma giden bu ismin bu parayı hak etmediğini düşünüyorum. Magazin dünyasında yaşananlara baktığımda, hak etmedikleri paralar alan, sanatı sevgili değiştirmek, ya da lüks bir araba almak, ya da en pahalı tatili yaptığını göstermek bana acı veriyor. Kimsenin burada özel yaşamını eleştirmek istemiyorum, ama bu ülkede sanatçıyım diyerek her şeyi yapma hakkına ve saygıya sahip değilsiniz.
Ama hala bu ülkede saygı duyulacak örnek sanatçılarda var, ben burada onları yaptıklarıyla ayakta alkışlıyorum. Atatürk ve laik çağdaş bir Türkiye sevdasıyla bir bedel ödeyen duyarlı sanatçılar var. Sanata ihanet edenler şimdi AKP’nin sanatı yok etmesine suskun kalıyorlar, onlar asıl sanatın yok olmasının karşısında dimdik duranların verdikleri mücadeleye ihanet edenler değil mi? Sanatın toplum aydınlanması adına değil, kendi çıkarları adına kalmasından yana olanlar sanata ihanet edenlerdir.
SANATA DÜŞMAN ANLAYIŞ…
Hiç bir sanatsal becerisi olmayan, sanatı anlatamayan ifade edemeyen temsil yetkisinde olmayan, bir şarkı ya da bir diziyle kendisine bu sıfatı takanların aksine asıl sanata düşman bir anlayış var, şu anda sistemi elinde tutan siyasal zihniyet.
Sanatı yansıtan en başta tiyatro, insanların birbirleriyle yaşam tarzını düşünce paylaşımını sağlar, önce bundan rahatsız oldular, başta şehir tiyatrolarının başına sanattan anlamayanları getirerek kapatmaya çalıştılar. Devlet tiyatroları, opera, bale hepsinden nefret eden bir anlayış. Başbakan Ankara Caz Festivali’ne destek vermeyerek ”Caz yapmayın bu yıl destek yok para yok” sözleri, ve ardından Kültür bakanlığının beklenmedik biçimde (TÜSAK) adıyla çıkarmaya çalıştığı bir yasa. Bu yasa asla kabul edilir bir hareket değil, AKP’nin sanata bu kadar bağnaz biçimde yaklaşmasının tek bir nedeni var, toplum aydınlanmasın ve bir haftada çekilen mistik tv dizileriyle oyalansın uyanmasın.
Başbakan her geçen gün toplumu bir arada barışık biçimde toplaması gerekirken bölmeye devam ediyor. Gezi toplumsal bir birikimin yansımasıdır, bunu hala kabul edemiyor ve toplumun demokratik hak arayışına karşı nefretle yaklaşıyor, ”Gezizekalılar” ifadesi bir Başbakana yakışmayan sözler değil mi? Şimdi kendi kendime sormadan yapamadım. Başbakan cumhurbaşkanı seçilmek istiyor ama benim cumhurbaşkanım nasıl olmalı diye. Tüsak yasasının çıkması halinde Türkiye’de kültür sanat edebiyat tüm çağdaş değerleri unutun artık, AKP nasıl bir sanata hizmet edecek ortada bunun resmi. Antalya belediyesi şimdiden her yıl ses getiren ve uluslararası anlamda sözü edilen bir etkinliği iptal etti. Yine bu yıl ve gelecek yıllarda altın portakal film festivalinin de yara alacağını buradan söylemeliyim. AKP tüm dünyaya Türkiye’yi kapamaya çalışıyor. Başbakan 13 yıldır kin ve öfkeyle geldiği son ana kadar. Türkiye’nin nasıl bir yönetim biçiminde kalacağını çoktan ortaya koymadı mı? Batı bize işte bu gözle bakıyor, uluslararası siyasal saygınlığımız dış politikamız iflas etmişken, şimdi de sanatın bu kadar yara alması kabul edilir gibi değil. Bir ülkenin Batı’da saygınlık görmesi, sanat ve sanata emek veren sanatçılarıyla olmalı. Kültür sanat ve edebiyat en başta batı’da zaten çoktan saygınlığını yitirmiş. Şimdi kendi ülkemizde TÜSAK adıyla getirilen yasa, sanatı yok edeceği gibi, bazı kurumlarda çalışan binlerce insanın işsiz kalmasına da sebep olacak. ”Biz bu ülkede çok değişime imza attık, insan hak ve özgürlüklerinin önünü açtık, demokrasi getirdik” diye konuşan Başbakanın, hala neyin değiştiğinden ve nasıl bir demokrasiden söz ettiğini merak ediyorum. Beni her şeyden çok Başbakanın konuşma dili tarzı üslubu ve sarf ettiği sözler korkutuyor. Şimdi böyle bir anlayışın cumhurbaşkanı olmak istemesi bu ülkede neleri değiştirecek bekleyip göreceğiz. ”Demokrasi getirdik” diyen Başbakan, şimdi kendisini eleştiren bir düşünceye de saygılı olmalı diye düşünüyorum, siz her türlü düşünce ve fikre eleştiriye saygı gösterirseniz işte bu demokrasinin bir paylaşımıdır, yok eleştiriye öfkeyle karşılık verirseniz buda otoriter bir anlayışın adıdır.
Başbakan (RTE) ”Caz yapmayın” diyor, Türkiye Batı’dan zaten çoktan ayrıldı bana göre, ve asıl kan dondurucu açıklama yine başbakandan geldi, ”siz artist müsveddelerine inanmayın, Twitter, Facebook, ve YouTube’dan uzak durun” diyerek Türkiye’nin uluslararası saygınlığının önünü kesiyordu. Sanata düşman anlayışın içinde yasallaşmasını istedikleri TÜSAK işte bunların yansıması. Şimdi sadece kendilerine sanatçı adı verenlerin sessiz kaldıkları, ama sanatın ne denli toplumsal gerçeklerin paylaşılmasında önemli olduğu gerçeğini bilen duyarlı bir avuç sanatçı konuşmaya çalışıyor.
Türkiye’nin nasıl bir noktaya getirildiğini görmek acı veriyor insana, ama öyle sanıyorum ki ne kadar kötümser olmamaya çalışsam da bu ülkede değişen bir şey olmayacak. Toplum ne zaman uyuduğu uykudan uyanır kendisini yönetenleri sorgulama cesaretini bulur, işte o zaman gelecek adına güzel şeyleri düşünme sevinci yaşarım. Yoksa Atatürk cumhuriyet ve aydınlık yarınlar, çağdaş bir Türkiye gerçeğini görmemiz hayal olacak bunu biliyorum.
Prof.Dr.Levent Seçer
Son Yorumlar