Öğretmenler Günü (Çocuk Oyunu, Lütfiye Aydın)
OYNAYANLAR: Murat, Cezmi, Feza, Ayşe
OYUN YERİ VE MALZEME: Bir okul bahçesinde herhangi bir köşe
Sahne l
“Murat ile Cezmi bahçe duvarının kenarında, ayaktadırlar.”
MURAT — Seni üzgün görüyorum. Ne düşünüyorsun?
CEZMİ — Yaramı deşme şimdi.
MURAT — Belki yardımım dokunur. Söyle haydi.
CEZMİ Yardımın mı? Sanmam.
MURAT — Sen anlat bakalım. Elbette bizim de bir düşüncemiz olabilir.
CEZMİ — Neden bunun üzerinde duruyorsun, anlamıyorum. Üzgünüm, evet. Ama geçer.
MURAT — Sen bilirsin. Arkadaşlar arasında saklı bir şeyler olmaz bilirdim. Demek yanılmışım. CEZMİ — Peki, peki, anlatacağım.
MURAT Bak şimdi uslu çocuğa benzedin.
CEZMİ — Alay edeceksen anlatmayayım.
MURAT Sen şakadan anlamaz mısın? Haydi anlat. (Cezmi yere oturur. Ayaklarını uzatır.)
CEZMİ — Biliyorsun bu yıl benim aynı sınıfta ikinci yılım. Tarih dersinden kırığım var. Eğer bu yıl da sınıfta kalırsam kovulurum. Babam beni evden ko¬var.
MURAT— Bunu biliyorsun. O halde sen de çalış.
CEZMİ — Çalışabilsem iyi. Ama Tarih konulan aklıma girmiyor. Hemen unu¬tuyorum.
MURAT — Peki, benden nasıl bir yardım istiyorsun?
CEZMİ — Son yazılı yoklama kâğıdımı, öğretmen görmeden değiştireceğim.
MURAT — Değiştirecek misin?
CEZMİ — Evet, sorulan biliyorum. Kitaptan doğrularını yazıp ötekinin yerine koyacağım.
MURAT — Sen şaşırdın galiba. Bunu yaptığını farz edelim. Öğretmen farkına varmayacak mı?
CEZMİ — Varmaz. Yetmiş kişilik sınıf. Nereden anlayacak?
MURAT Ya yakalanırsan?Bu senin sonun demektir.
CEZMİ — Sınıfta kalırsam da sonum olmayacak mı?
MURAT— Elinde bir şans var. Çalışıp kazanmak, başarılı olmak. Neden bu yolu denemiyorsun?
CEZMİ Tarih konulan aklımda kalmıyor, anlamadın mı? Unutuyorum.
MURAT — Ben neden unutmuyorum? Seninki boş söz. İstersen unutmazsın.
CEZMİ — Bana yardım edecek misin, etmeyecek misin?
MURAT — Benden istediğin nedir?
CEZMİ — Ben öğretmeni sınıftan dışarı çağıracağım. Sen gizlice sınıfa girip kâğıdı değiştireceksin.
MURAT — Ben? Ben kâğıdı değiştireceğim, öyle mi? Sen aklını kaybetmiş¬sin.
CEZMİ — Yani yapamayacağını söylemek istiyorsun.
MURAT Tam üstüne bastın. Yapamayacağım.
CEZMİ — Ben de seni arkadaş bilirdim.
MURAT Yine öyle bil. İyi arkadaş seni tehlikeye atmayan kişidir. Seni kötü sonlardan korumak istiyorum. Bunun için bu düşüncene katılmıyorum.
CEZMİ — Aklına başka çıkar yol geliyor mu?
MURAT — Otur, aç kitabı, oku.
CEZMİ — İyi ama verdiğim boş yazılı kâğıdım ne olacak? Sıfır alacağım. Bu¬nu düzeltmeme imkan yok artık.
MURAT — Öğretmenle konuşsan.
CEZMİ — Ne söyleyeceğim?
MURAT — Anlat durumunu. Dinler seni. Belki de sana nasıl davranacağını anlatır. Kısa konulardan sınav yapar. Ne bileyim, her halde bir yol bulur çalış¬man için.
CEZMİ — Hayır, aklıma koydum. Kâğıdımı değiştirmekten başka çarem yok. Sonuca katlanacağım.
MURAT — Farzet ki kağıdın on aldı. Sonra? Başka yoklama olmayacak mı? Derse kalkıp sözlü olarak yoklanmayacak mısın? Bu on numarayı nasıl aldığı¬nı sormayacak mı? Ne diyeceksin?
CEZMİ — Ben bir on alayım, yeter. Ortalama beş olur.
MURAT Kendini kandırma. Bu yol çıkar yol değil.
CEZMİ — Öyle ise unut yardım istediğimi.
MURAT — Korkma. Kimseye söylemem. Ama böyle bir suça da âlet olmam. Kusura bakma.
“Feza girer.”
Sahne 2
FEZA — Ne konuşuyorsunuz?
MURAT — Öteden beriden. Ne olacak?
FEZA — Cezmi’nin neden suratı asık? Bir şey mi oldu?
CEZMİ Yok bir şey. Can sıkıntısı, o kadar.
FEZA — Canın bir şeye sıkılmış, belli. Anlatmayacak mısın?
“Murat ile Cezmi birbirine bakar.”
CEZMİ — Önemli değil. Anlatmaya değmez.
MURAT — Öğrencilik yaşamında her şey olur. Bazan yazılıdan kırık not alı¬nabilir. Bu demek değildir ki dünyanın sonudur.
FEZA — Tarih dersinden mi söz ediyordunuz yoksa?
“Murat ile Cezmi susarlar.”
Anlıyorum. Ben de boş verdim kâğıdımı. Baksanıza, üzülüyor mu¬yum? Daha çok yoklama olacağız. Düzeltmek elimde. Bir sıkı çalıştımmı en iyi notlan alırım. Bu kadar basit.
MURAT Ben de öyle söylüyorum. Ama dinlemiyor.
CEZMİ — Madem açıldı, söyleyeyim. Ben o yazılı kâğıdımı değiştirip yerine doğru yanıtlanmış kâğıdı koyacağım.
FEZA — Olur mu dersin? Yapabilir misin?
CEZMİ — Denemeye değer sanırım.
MURAT Yanılıyorsunuz. Böyle başarı olmaz.
FEZA — Peki, bu işi nasıl başaracağını sanıyorsun?
CEZMİ — Biliyorsunuz, öğretmenimiz kâğıtları sınıfta, teneffüslerde inceler. Belki de şimdi yine oradadır. Kapıyı vurup gireceğim. Kâğıtları inceleyip ince¬lemediğine bakarım. Bu arada Tarihten bir konuyu anlamadığımı söylerim. Onun hana anlatmasını isterim. Bu yeter bana. Çıkarım. O zaman birine gerek¬sinmem olacak.
FEZA — Neden?
CEZMİ — Bayılıp düşecek birine. Numaradan tabii. Koşup haber vereceğim.
Hemen öğretmen dışarı çıkacak. Ben de o arada kâğıdımı değiştireceğim. Bu
kadar basit.
MURAT — O bayılan kişi ne olacak?
CEZMİ — Ben de arkadan gelip revire kaldırmasına yardım edeceğim.
MURAT — Demek deminden beri benden bu yardımı istemeye çalışıyordun.
Şimdi anlıyorum.
CEZMİ — Zor bir iş olmasa gerek.
FEZA — Ya öğretmen bayılanın yalandan bayıldığını anlarsa?
CEZMİ — Nasıl anlasın? Yüzüne azıcık san tebeşir boyası sürmesi yetecek.
Revirde de numara yapmak zor bir şey mi? Bakarsın hemen iyileşiverir.
MURAT — Böyle bir şeye âlet olamam.
FEZA — Ama düşün ki bir arkadaşının sınıf geçmesini sağlamış olacaksın.
CEZMİ — Ben de bunu anlatmak istiyordum.
MURAT — Buna siz sınıf geçmek mi dersiniz? Bu bir sahtekârlıktan başka bir
şey değildir.
CEZMİ — Ben sınıf geçeyim de ne olursa olsun.
FEZA — Uzatma işi. Cezmi haklı. Onun derdi ikinci yıl da sınıfta kalmamak,anladın mı?
“Ayşe girer.”
Sahne 3
AYŞE — Duydunuz mu?
CEZMİ — Neyi duyduk mu?
AYŞE — Yarın okulumuzda bir tören var.
MURAT — Tören mi? Ne töreni?
AYŞE — Yarın 24 Kasım. Anlamadınız mı?
CEZMİ — 24 Kasımda ne olmuş?
FEZA — Yarın öğretmenler günü.
CEZMİ — Öğretmenler günü mü kutlanacak?
AYŞE — Evet… Öğretmenlerimizin günü kutlanacak. İçimizden birinin konuş¬ması gerekiyormuş. MURAT Bunu kimden duydun.
AYŞE — Öğretmenimizden. Biraz önce onunla konuşuyordum. Dahası var.
FEZA — Dahası da ne demek?
MURAT — Haydi çabuk anlat Ayşe.
AYŞE — Bu günün şerefine iyi gitmeyen Tarih sınavını yapmamış sayacak.
CEZMİ — Ne diyorsun? Yaşadık desene.
FEZA — Şu işe bak.
MURAT — Şans diye buna derim.
AYŞE — Bir şey daha ekleyeyim mi?
MURAT — Umarım bu da onun kadar güzel haberdir.
AYŞE — Bu haber Cezmi’yi ilgilendiriyor.
CEZMİ — Beni mi? Boş kağıdım için beni çağırmış olmasın?
AYŞE — Hayır. Onun için değil.
FEZA — Ya ne için çağırıyor?
AYŞE — Yarınki törende, yani öğretmenler gününde çocuklar adına konuşma¬yı Cezmi yapacak. MURAT — Cezmi mi?
CEZMİ — İnanmam.
FEZA — Şu işe bakın.
AYŞE — Neden şaştınız? Sınıfta edebiyat bilgisi en iyi onun. En güzel o konu¬şur. Bakmayın tarih dersini sevmez ama, şiirlerini de biliyoruz.
CEZMÎ — Yoksa bunu öğretmene sen mi söyledin?
AYŞE — Ben mi söyledim? Bunu da nereden çıkardın? Öğretmen söyledi bun¬ları.
CEZMİ — Gerçekten mi? inanamıyorum.
MURAT — Gördün mü? Sen aklından neleri geçiriyorsun? Öğretmen senin için ne güzel şeyler düşünüyor.
FEZA — Böyle bir öğretmen az bulunur.
AYŞE — Size katılıyorum. Öğretmenimizin elleri öpülecek öğretmen.
FEZA — Peki yarınki tören için bizim katkımız ne olabilir?
MURAT — Evet, bizim de bir şeyler yapmamız gerekmez mi?
CEZMİ — Ben bir şiir yazarım.
AYŞE — Ben de öğretmenimize bir demet gül getiririm.
MURAT — Sınıf arkadaşlarından para toplar, öğretmenimize bir güzel dolma¬kalem armağan ederiz.
FEZA — Bizim sınıfta güzel gitar çalan Seyfı’den bir konser vermesini isteriz.
AYŞE — Neden onun yanında bir sınıf korosunun konserini sunmuyoruz?
MURAT Yarına kadar bütün bunlar nasıl olacak?
CEZMİ — Benim şiirim hazır demektir.
AYŞE — Ben de gülleri getirebilirim.
MURAT — Şimdi gider Seyfi’yi bulur, konser için hazırlanmasını isterim.
FEZA — Bana da koroyu toplamak kalıyor. Biz zaten hazırız demektir. Çünkü son provamızı dün yapmıştık.
AYŞE — Neden öğretmenler günü için bir skeç yapmıyoruz?
MURAT — Skeç mi? Onu nereden bulacağız?
AYŞE — Müzik öğretmenimizden isteriz. Biliyorsunuz Semahat öğretmen iyi bir müzisyen ve iyi bir yazardır.
FEZA — Müzikli bir oyun mu demek istiyorsun?
AYŞE — Bak, bu daha iyi. Belki Semahat öğretmen için bu çok kolay olabilir.
CEZMİ — Sen neden gidip konuşmuyorsun?
AYŞE — Bu isi bana bırakın. Ben gidip bu gece konuşurum. Yarın üç kişilik küçük bir müzikli oyunu sahneye bile koyabilir.
MURAT –Bu mümkün mü? Bir gecede bütün bunlar nasıl olabilir?
AYŞE — Bizden istemesi. Mümkün olamazsa sağlık olsun. Biz bir kere isteye¬lim.
MURAT — Okulda yapılacak tören programı nasıl acaba?
AYŞE — O program saat onda başlayacak. Bizim kutlama programımız da ak¬şam, salonda olur. Ne dersiniz?
CEZMİ — Bak bu güzel fikir. Bizim programımız akşam olabilir.
MURAT — Haydi bakalım herkes iş başına. Şimdi özetlersek: Ayşe, sen müzik öğretmeni ile görüşüp küçük müzikli oyunu sağlayacaksın. Ayrıca yarın öğret¬menimize sunulacak gülleri getireceksin. Sen Cezmi, öğretmenimiz için bir şiir yazacak ve okuyacaksın. Sen Feza, Seyfi’den bir gitar konseri yapması için yardım m isteyeceksin. Ben de koroyu toplamaya çalışacağım.
AYŞE — Güzel. Aklımıza başka bir şey gelirse yine bir araya gelelim. Toplan¬ma yeri burası. Tamam mı?
CEZMİ — Benim bir görevim daha varmış, yarınki okul töreninde konuşmak. Sizden yardım istiyorum. Ne söylememi istersiniz? Bana biraz fikir verin.
AYŞE — Bir şey söyleyebilir miyim?
CEZMİ — Tabiî. Söyle.
AYŞE — Yarınki törende konuşacaksın. Konu, tüm öğretmenler. Bence, öğret¬menlerimizin ne kadar büyük uğraş verdiklerini, bizleri yetiştirmek için nasıl Çalıştıklarını belirtmen iyi olur. Aynca, onların sadece öğreten bir kişi değil, aynı zamanda eğiten bir kişi olduklarını da eklemelisin.
MURAT — Bana göre en önce söylenmesi gereken şey, yeryüzünde yalnız öğ¬retmenin elleri öpülesi olduğudur. Anne, babadan sonra insana yön veren yalnız onlardır. Ben isterdim ki bütün öğretmenlerimiz bu günkü koşullardan daha iyi koşullar içinde yaşasınlar.
Sonra, onların bizim için en candan birer arkadaş oldukları unutulma¬malıdır. Bizi doğru yola yönelten, bize cesaret aşılayan onlardır. Bunları söyle¬men sanırım iyi olur.
FEZA — Bana göre öğretmenin en güzel görevi bir ulusa şekil de vermektir. Bir ulus büyükse, uygarsa, çalışkan ve yaratıcı ise bunu öğretmenlerine borçludur.
Güzel sanatlarda, edebiyatta, resim ve tiyartrodaki basanlarının kay¬nağı öğretmendir. Öğretmenleri çok iyi yetişmiş, yetişmesi için önüne bütün imkânlar konmuş olan uluslara ne mutlu!
CEZMİ— Gerçekten hepinize teşekkür ederim. Bana güvenen tarih öğretme¬nime, bana bu görevi veren o büyük insana karşı utancımdan yere geçmiş gibi¬yim. Tarih dersinden geçmek için düşündüklerimden utanıyorum. Bu kadar bi¬zi düşünen ve bizim yetişmemiz için gecesini gündüzüne katan bu yüce insan¬lardan özür diliyorum. Bunu yarınki konuşmada belirteceğim. Bundan böyle çalışmamak için bahaneler uydurmak yerine çalışmanın yollarını arayacağım.
Sizlere gerçekten, beni uyardığınız için teşekkür ederim. Yarın benim için ye¬niden doğduğum bir gün olacak. Ve şunu da ekliyorum. Yarından sonra bütün gücümle çalışacak ve ileride öğretmen olacağım. Bunu ilk kez burada size haykırıyorum. Bana yaptığınız bu iyiliği hiç unutmayacağım. Sağolun, varolun…
ÇOCUKLAR — “Alkışlarlar. Cezmi’yi kutlarlar.”
Son Yorumlar