Bilinçaltının Can Simiti; ”İlkel Asalet”

Kenan Böğürcü eseri_İlkel Asalet serisinden

Kenan Böğürcü eseri,60×80 cm_İlkel Asalet serisinden

Bu, kendime döndüğüm nadir yazılardan biridir.  Hoşgörülmesini umarım.

Park Art Gallery’de katıldığım Amak-ı Hayal karma resim sergisinde resimlerim beklediğimden daha fazla ilgi gördü. ”İlgi gördü” ifadesinin altını çiziyor ve bunun abartısız gerçekleştiğini eklemek istiyorum.  İnsanlar çoğu kez alçak gönüllü olmakla zayıflığı birbirine karıştırır. Aşırı tevazu dış dünyayla duvarlar ördüğü gibi  palyatif övgüler de size yarınlar için olduğunuzdan daha fazlasını vermez.

Kalabalık ortamın  uğultu perdesi altında anlatabildiklerim kifayetsiz kaldı. Oysa  ressamın en büyük meselesi derdinin ne olduğunu izleyicilere geçirebilmesidir. Sanatçılar konuşmaya daha doğrusu konuşturulmaya çalışılıyor. Bir şairden veya yazardan beklenilmeyen ressamdan bekleniliyor. Böyle bir görevi varmış gibi eserini izah etmesi isteniyor. Derdimizi  sanatımızla  anlatmak yetmiyor bir de onu dillendiriyoruz.

Başka platformlarda da dile getirdiğimiz gibi , bir gün sergilere izleyici bulmakta güçlük çekeceğimiz günlere erişebiliriz. Kitlelerin ses sanatçılarına, futbol, sinema ve politikaya karşı aşırı ilgi ve desteği, plastik sanatlarla uğraşmayı her zamankinden daha zor hale getirdi. Öte yandan digital kameralar, cep telefonları, gelişmiş bilgisayarlar kişiye dönük interaktif bir dünya kurdukları için bir resim sergisinde pasif izleyici konumunda bulunmak özellikle gençler açısından kabullenilmesi güç bir durum olabiliyor. İzleyici aktif konuma geçirebilmek adına, resimler hakkındaki son derece özgün ve isabetli yorumlarını büyük bir keyifle dinliyor ve not alıyorum. Böylece resimlerin anlam yükünü tek başına omuzlamaktan da sıyrılmış oluyorsunuz. Burada yazdıklarım resimlerim için sadece bir ilk noktadır; ama son değildir. Noktaları çoğaltıp boşluğu doldurmak biraz da izleyicinin görevi olsun.  Ortak bir dil oluşturmak hiç de zor değil. Hepimizin birebir uyguladığı, bilinçaltımıza kodlanmış davranış şekilleri var. Sözgelimi bir yandan plazalarda yaşamanın hayallerini kurarken diğer yandan evlerimize astığımız manzara resimlerinde mutlaka sevimli bir tahta kulübe olsun isteriz. Dünya, Bob Rose’u bu yüzden sevmedi mi?  İşte zaten ilkele öykünmenin bilinç altında yatan hikayesi böyle başlıyor. Anlaşılmaz biçimde, gelişen teknolojiyle içimizdeki ilkeli barıştırıyoruz.  Bizi diğer türlerden ayıran en önemli faktör buymuş gibi geliyor.

Bundan sonrasında İlkel Asalet’in ilham kaynaklarına , beni, kendimle ilgili cümle kurmak zorluğundan  kurtardığı için , dış sesle devam edeceğim.

”Kenan Böğürcü, çocukluğunu yaşadığı 1970′li yıllarda seyrettiği Heidi’nin zıplayan keçilerini hayatı boyunca unutmadı. Çizgi filmde seyrettiği pastoral atmosfer tüm benliğine işledi ve şehirleşmeye kıyasla yaban hayatı zevki aşıladı. Bu etki zamanla resim tarzına da yansıdı. İnsan elinden çıkma ilk mağara resimlerinin, uzaya çıkan ilk canlıların maymun, köpek gibi, doğal yaşama ait olmasından duyduğu haz King Kong filmini izlerken zirve yaptı.(*)

Devrin, insan elinden çıkma en görkemli yapıtı Empire State Building’e tırmanan ilkel yaşam formunda tarifsiz bir asalet,imrenilesi bir soyluluk gördü. Hem içinde yaşadığı toplumda, diğerlerini dışlayıcı kişisel hırsları hem de yaşamak istediği mekan açısından gözü hep yükseklerde olan insanoğlunun bayrak niteliğinde olan bir eserinin, ilkel irade tarafından pençelenmesinden büyük keyif aldı. ABD , 1929 ekonomik krizini inşaat sektörüne yönelerek aşmıştı. İlk gökdelenlerin yükselmesi o yıllara rastlar. Sanatçıya göre ülkemizde de bugün toplu konut ve çılgın projelerle yapılmaya çalışılan da zaten budur. Artık tüm eşiklerin aşıldığı ucu bucağı olmayan ‘’Ekümenepolis’’ denilen otuz milyonluk kabus sehirlerde, yağmurla parfümlenmiş toprak kokusundan uzak büyüyecek kentsel dönüşüm nesli kendine fildişinden kuleler örecek. Göğe yükseldikçe düşecekler. Çünkü bütün erdemlerin kaynağı toprağa yakın olmaktan kaynaklanır. Kutsal kitablardaki ahlaki öğretilerin çoğu toprakla ilgilidir.

Tırmanan ilkel asaletle beraber yıllar önce gördüğünde etkilenip bir resim düzleminde hayal ettiği peribacaları, balbal, Orhun abideleri gibi taş anıtlar , dikilitaş dediğimiz obeliksler, kısaca göğe minare gibi yükselen doğa görüntüsü içinde oylumlu taş oluşumlar ile bugün adına kentsel dönüşüm denilen ama pek çoklarına göre ‘’Manhattan sendromu’’ olan süreç arasında kurduğu zihinsel bağ insanoğlunun bundan sonraki karşılaşabileceği yeni sorunlara da kendince ışık tutuyor. Bu tür resimleri tırmanmak ve bıçak sırtında tutunmakla ilgilidir.

Dev maymunun, kaçırdığı sevgilisini guruba karşı avuçlarına aldığı sahnede ilkel yaşam formuyla insanoğlu arasındaki duygusal bağın şifresine erişti. Kadının mücadeleci tavırları devin kişiliğini eziyor, haşarı çocuk gibi atlayıp, zıplaması ise ikisi arasında duygusal bir eşitlik sağlıyordu. Resim yaparken de çocuğun hayvanlarla olan ilişkisinin temelinde yatan ilkel benliğini, yani çocuk tarafını kullanması gerektiğini farketti. Çocuk benliğimiz hiç çekinmeksizin hayvanları kendisiyle eşit sayar ve bu sayede hayvanla kendisi arasında yetişkin bir insanın kurabileceğinden daha gizemli ve sıkı bir ilişki kurar.

Böğürcü,eserlerini ‘İlkel Asalet (Primitive Nobility)’ genel başlığı altında topladı. Bu, Picasso’nun zenci sanatına duyduğu ırksal fetişizminden kaynaklanan ilkelliğinden çok daha naiftir .  Kendi geliştirdiği özgün tekniklerin sunduğu imkanlarla, İnsan-hayvan eşitliği, resimlerinin uzay düzlemine serpiştirilmiştir. Sanatçı , içtenliğe zarar verecek yapmacık resimler kurgulamak istemez. Umudun alevi varsın titrek olsun ”

 

Kenan Böğürcü-10.06.2014

***

(*)Bkz,” King Kong Avuçlarında Sevgilisi Gurubu Seyrediyordu” yazısı

 

Yorum yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.