Caravaggio ve Şüpheci Thomas (Kezban EKİNCİ)

XVII. Yüzyıl ve XVIII. Yüzyıllar arasında yer alır. Temel özelliği Rönesans’ın durağan kurallarına bir karşı çıkış niteliği taşımaktadır. Bu karşı çıkış bütün sanat dallarında kendini gösterir.

Barok’da simetri ortadan kalkmıştır. Resimlerdeki ışık- gölge dağılımı, her biri ayrı bir gizli kaynaktan ışık alıyormuş gibi resmedilmiştir. XVII. Yüzyılın ortaya çıkışı resim sanatının geçmişle ilintilerini koparmıştır.

En önemli sanatçıları resimde; Rubens, Rembrant, Caravaggio, mimarlıkta; Borramini, heykelde; Bernini’dir.

Caravaggio

XVII. yüzyılda karşıt eylemler Caravaggio tarafından temsil edilmiştir. Bu sanatçı, çarpıcı ve gerçekçi bir üslup yaratmıştır. Caravaggio’nun kesin zıtlıklar halinde ışık – gölge kullanımı ve dinsel konuları yorumlayış tarzı, hoşnutsuzluklara bile sebep olmuştur. Sanatın aşırı ve yapma genellemelerine karşı çıkan büyük bir devrimciydi. Resimleri birçok kimsede şaşırtıcı etkiler uyandırmasına rağmen, dinsel konulardaki gücü ve dürüst görsel çabası Caravaggio’ya karşı bir sempati uyandırır.

Şüpheci Thomas

İsa’nın çarmıha getirilmesinden sonra yaralarının gerçek olup olmadığını inceliyor. Resimde; Aziz Thomas, İsa ve 3 Havarisinin başları odak noktası olarak ele alınmıştır. Dikkatli baktığımızda geometriksel bir şekil ortaya çıkmaktadır. Konu sadece bir yerde yoğunlaşmaktadır. Bu yoğunluğu ve bütünlüğü sağlamak için de bakışlar konuya doğru yöneltilmiştir. Havariler, İsa’yı izlerken Aziz Thomas’da alnını iyice kırıştırarak parmağını İsa’nın yarasına sokarak incelemektedir. Bu şok edici gerçekçilik sert bir ışık – gölge ile aydınlatılmıştır. Işık – gölge’de konu üzerinde yoğunlaşmıştır. Zaten resme ilk baktığımızda gözde ışık alan yerde yoğunlaşmaktadır. İkinci plânda bir bütünlük sağlanıyor. Figürler üzerindeki kumaş kıvrımlarının hareketliliği de ışık – gölge ile sağlanmıştır. Yani ışık buraya fazla verilmiş olup ilk burası göze çarpmaktadır. Işık belirli koyuluklarla figürler üzerine yayılmıştır. Sonra Thomas’ın kolu ve elleri üzerine gölgeleme gelmektedir. Üstteki Havari’nin alnında ışık bariz şekilde görülmektedir. Diğer figürde ışık – gölge oyunu yok denecek kadar azdır. Resimde derinlik hissi ve ön – arka ilişkisi vardır. Modle kaygısıyla ışık – gölge açıktan koyuya doğru yapılmıştır. Resimde arka plân düz bir satıhtan oluşmaktadır. Renk olarak bir hareketlilik yoktur. Böylelikle ön tarafta bulunan figürlerdeki hareketlilik, renk, ışık – gölge çok rahat bir biçimde kendini göstermektedir. Kısaca diyebiliriz ki resimde arka plân yoktur. Aziz ve Havari figürlerinde köylüleri model almıştır. Şühpeci olan Caravaggio, neredeyse sanatta tek başına devrim yapmıştır. Günümüzde bile tablolarındaki güç ve canlılık izleyiciyi şaşırtmaktadır.

Caravaggio’ya göre çirkinden korkmak, aşağılanması gereken bir güçsüzlüktür. O bizzat gördüğü gerçeği arıyordu. Klasik örnekleri sevmiyor, “ideal güzellik” kavramına saygı duymuyordu. Alışık yöntemlerden uzak durup, sanatı taze bir bakış açısıyla ele almak istiyordu.

Birçokları Caravaggio’nun sadece seyirciyi şaşkınlığa uğratma amacı güttüğünü, güzelliğe ve geleneğe saygısı olmadığını düşünüyordu. Ama O, bu tür eleştirilerle karşılaşan ilk ressam oldu. Sanat görüşü, kendisini eleştirenler tarafından bir slogana dönüştürülen ressamdı: O bir “Doğalcı” olmakla suçlanıyordu. Ne varki Caravaggio, vaktini olay yaratmaya çalışmakla harcamayacak denli büyük ve ciddi bir sanatçıydı.

Caravaggio’dan Roma Kilisesi’nin Sunak Masasına konmak üzere bir Aziz Matta tablosu yapmasını istediler. Aziz, vahiyleri yazarken betimlenecek ve vahiylerin Tanrı’nın sözü olduğunu kanıtlamak için Aziz’in yanına Esin Perisi bir Melek konacaktı. Üstün bir güce sahip olan Caravaggio, Aziz Matta’yı hiç beklenmediği bir anda, kitap yazma olayıyla karşı karşıya kalan yaşlı, yoksul bir emekçi, sıradan bir halk adamı olarak tasarlamaya çalıştı. Sonunda yazma eylemi sırasında alnını kırıştıran, ayakları çıplak, kirli ve kel başlı Aziz Matta çizdi. Yanına da Aziz’in elini yumuşakça yöneten genç bir Melek koydu. Resim Kiliseye teslim edildiğinde, halk bunu Aziz’e karşı bir saygısızlık olarak nitelendirdi. Kilise tabloyu geri çevirdi. Başının derde girmesini istemeyen Caravaggio yeni bir tablo yaptı. Bu tabloyu da canlı ve ilginç kılmaya çalıştı. Ama bir gerçek vardı, bu tablo ilk tablodan daha az dürüst ve içtendi.

Bu olayda sanat yapıtlarının onlardan tat almalarını önleyen, yanlış nedenlere dayandırılarak eleştirilen kimselerin yol açabilecekleri zararı dile getirir.

Yine bu tabloda figürlerin, dindar insanlara ne kadar saygısız ve hakaret edici geldiğini hayal etmek zor olmasa gerek. Onlar güzel kıvrımlı giysiler içinde ağır başlı Havariler görmeye alışmış olduklarından Caravaggior’nun tablosundakiler, kırışık alınları ve yıpranmış yüzleri ile daha çok sıradan işçileri anımsatıyordu.

Caravaggio kutsal olayları sanki komşusunun evinde oluyormuşcasına gözler önüne sergilemektedir. Bu metinlerdeki kişileri daha gerçekçi anlatmak için elinden gelenleri esirgemedi. Işık – gölgeyi kullanışı bu amaca katkıda bulunuyordu. Işığı vücuda zerafet vermez, serttir ve derin gölgelerle yarattığı kontrastla neredeyse göz alır.

Yorum yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.