Akıl sağlığı için sanat-1

Özgü Öcal (Fotoğraf: Serpil İşseven Canıçevik)

Bütün insanların çocukluk devresinde sanata karşı bir yatkınlık vardır.Birçok psikoloğun kabul ettiği ve birçok deneylerin de doğruladığı gibi her beşikte küçük bir sanatkar uyur.Çocuk daha çok küçükken parmağıyla kum üzerinde bazı işaretler yapmağa başlar.Daha sonra çocuğun hareketi ölçülü bir hale gelir ve bunun sonucu olarak çizdiği çizgiyi denetlemeyi başarır.Resim yapmak artık bir oyun olmaktan çıkmış onu her gün biraz daha çok ilgilendiren yaratıcı bir etkinlik haline gelmiştir.Yazıyı henüz kullanmadığından bu çalışma ona iç dünyasının günlüğünü tutma olanağını verir.Nitekim çocuk psikolojisi üzerine yaptığı çalışmalarıyla haklı bir üne sahip Haluk Yavuzer ”Resimleriyle Çocuk” kitabını bu günlükleri çözümleyerek yazmıştı.

Tolstoy,Pestalozzi,Dewey,Kerschensteiner gibi başlıca eğitimciler öğrencilerin el işleriyle zihin etkinliklerinin birleştirilmesine çalışmışlar,çeşitli deneylerle bunu sağlamış ve gözlemlemişlerdi.Neredeyse tüm pedagoglar sanatın eğitimdeki yerini vurgular.Örneğin J.Amus Comenius eserlerinde elin eğitimini,öğretim ve eğitimin en önemli bir unsuru olarak telakki ediyor ve diyor ki;”Sanat bilmeyen bir kimse beceriksiz olur ve hayatta hiçbir işe yaramaz.”(1)Pestalozzi’ye göre eğitimin vazifesi bütün kuvvetlerin ahenkli bir tarzda gelişmesidir.Bu takdirde bu vazife arasına el kuvvetlerinin gelişmesi de dahil bulunuyor demektir.İnsanın uzuvlarının,duyu organlarının gelişmesine  Pestalozzi ”sanat eğitiminin fiziki cephesi” adını vermektedir.(2)

Sanat eğitimi konusunda psikoloji ve pedagoji el eledir.Pedagogları destekler mahiyette,psikolojinin de kabul ettiğine göre çocukların normal yapısında ve bütün dünya çocuklarının,her dönemde eğitilmiş insanlarda uyuyan bir yetenek olarak estetik içgüdü ve içten gelen sanat üretme isteği vardır.Bu içgüdü bastırılırsa ne olur?…Psikologlar böyle bir baskının tehlikelerine dikkat çekmektedirler.Sanat eğitiminin gereksizliğine inanıp çocuklarını güzel sanatlardan uzak tutmak isteyenler şunu iyi bilmelidirler ki,çeşitli ülkelerde patlak veren şiddet olayları,o ülkelerdeki sanat eğitiminin yokluğu veya azlığı ile doğru orantılıdır.Sözgelimi Hitler şiddet politikasının kök salmasını sağlamak amacıyla ilk olarak sanata karşı tavır almıştı.İbn-i Sina diliyle,”İlim ve sanat takdir edilmediği yerden göç edince yeri çok çabuk dolduruluyor.Kitle psikolojisinin temel niteliği zaten budur;İlgi arttıkça düzey düşer.Dolayısıyla sanatın sorumluluğu çok büyüktür.

Sanatın madde ötesi gerçekleri açıklamak görevini de kaydetmeliyiz.Binlerce yıldan beri filozoflar gerçeğin ne olduğu ile ilgili meşgul olagelmişlerdir.Gerçeği aramak,insanoğlunun giriştiği teşebbüslerin en alkışa değeri,en fedakarcası sayılmıştır.İnsanoğlunun şuuru,ötedenberi rahatsızlık duyarak gerçeğin ne olduğunu merak edip durmuştur.Gerçeğin mahiyetini bulmak,mantıki bir faaliyettir.Sanatçı gözlerimizi,kulaklarımızı ve hayalimizi açar;öyle ki yazdığı,çizdiği veya bestelediği şey,içinde dolaşıp teneffüs ettiğimiz o sisli gerçek çevreden daha ”gerçek” bir hale gelir.Bir resimdeki nesneler günlük çevreye intibak etmiş olan faydacı gözün gördüklerinden daha tam ve keskindir.Bir romandaki karakterler,günlük alelacele münasebetlerimizde temasa geçtiğimiz insanlardan daha açık ve daha canlıdır.Gerçeğin bulunduğu yer bir takım metafizik formüller değil,sanat eserinin inkar edilmez gerçekleridir.(3)

Çağımızın en büyük bilginlerinden biri olan Albert Einstein,kendisini bilimsel düşüncelerin en derinlerine götüren itici gücün müzik olduğunu söylemişti.Birçok düşünür sanatı,insanın fizik ve biyolojik yaşayışı dışındaki en zorunlu  ihtiyaç olarak değerlendirir.Buna göre insanları hayvanlardan ayıran ve onlardan  kılan özelliklerin başında sanat gelir.Sanat,insanları hayvanlardan üstün ve şerefli kılmakla da kalmaz;birey olarak da,toplum olarak da insanların üstünlüğünü veya geri kalmışlığını göstermeye de yarar.Gerek eski gerek çağdaş toplumlarda daima görülmüş ve görülegelmekte olan bir gerçek vardır.Uygarlıkta,teknikte,yaşayış düzeninde üstün olan uluslar hemen hemen sanatta da üstün olmuşlardır.

Her devirde,hele günümüzde teknolojik gelişmelerin altında ezilen insanoğlu gündelik hayatın boğucu,monoton ayrıntılarından kaçmak için yollar türetmiş yine her devirde  iç dünyasının fırtınalarını sanatla sakinleştirebilmiş,estetik hazların parıltılarını yakalayabilmiştir.Büyük Fransız düşünürü Jean Jacgues Rousseau’ya göre insanlar derin bir suyun içinde boğulur gibidir.Bu derin su,hayatın çeşitli zorlukları ve tatsızlıklarıdır.İşte sanatın çeşitli dalları bu suya sarkmış sağlam birer ağacın dallarıdır.Boğulmak üzere olan kişi,bu dallardan birini yakalayıp ona tutunursa yaşama gücünü yeniden elde etmiş olur.Rousseau’nun bu benzetişine göre,herhangi bir sanat dalına merak saran,onunla ilgilenen bir kimse hayatın gerginlikleri karşısında daha az kötümser,daha güçlü olma imkanını elde etmiş sayılır.O halde sanatın  en önemli görevlerinden biri  insanlar için  manevi destek sağlamasıdır.

 

Kenan Böğürcü-10.07.2012

***

(1)Dr.Eduard Burger,İş Pedagojisi,(çev.Dr.H.Fikret Kanad)M.E.B. Yayınları,Ankara,1963,s.38

(2)a.g.e.,s.39

(3)Irwin Edman,Sanat ve İnsan,(çev.Turhan Oğuzkan),M.E.B. Yayınları,İsatanbul 1991,s.57

 

Yorum Yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.