Çocuk yazarı değil, çocuk ruhlu yazar
‘Sen çocuk musun abi?’
Raflardan bir bir ayıkladığım Jules Verne romanlarını önüne yığdığım zaman bu soruyu sormuştu sahhaf.
Kitaplar, Ferit Namık Hansoy tarafından tam metin çevrilmiş ve Hetzel ressamları eliyle, roman metinlerine sadık kalınarak çizilmiş enfes gravürlerle doluydu. Ne yazık ki Verne’nin ölümünden sonra yayınlanan kitapları bu ayrıcalıktan mahrum kaldı.
İnkilab ve Aka Yayınevi Hansoy’un çevirdiği neredeyse tüm Verne romanlarına bu gravürlerden serpiştirmişti. Günümüz yayınevleri aynı hassasiyeti göstermiyor. Bu alanda özel bir yer edinen Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, ‘Denizde Bulunan Çocuk,Tuna Günlüğü, Bir Gazetecinin Yolculuk Notları, Güneş Sistemine Seyahat’ gibi Verne romanları için Hetzel matbaasından özel olarak temin ettiği orijinal gravür baskıları kullandı. Bir çinko kalıbın beş yüz baskıdan sonra verimini kaybettiği düşünülürse bir kitap için bu gerçekten büyük bir lüks. Jules Verne bunu fazlasıyla hakediyor ; İş Bankası da koca bir teşekkürü…Bu arada redaksiyonda Naşit Refik Hansoy olduğunu belirtmek gerekir.
Bugün, henüz Türkçeye ‘ye çevrilmeyen Rumlar’ın Osmanlı’ya karşı Girit isyanını konu edinen romanı hariç tüm Jules Verne külliyatına sahibim. Son olarak geçtiğimiz günlerde yaklaşık beş yıldır tırım tırım aradığım yine Hansoy çevrili, tam metin ”Livonya’da Bir Facia’ yı, bu yazıya ilham kaynağı olan soruyu soran sahhaftan temin ettim. Diğer yayınevleri anlaşılmaz bir tutumla bu romanı kısaltarak yayınladılar.Bu deformasyon bana kalırsa edebiyat dünyasının bir dramıdır. Sadece Victor Hugo’nun ‘Sefiller’i kısaltılmamış haliyle iki bin sayfayı bulur. Dumas’ın ‘Üç Şilahşörleri’ ise yaklaşık bin sayfa. Bu, klasiklerin önemli bir kısmını aslına sadık kalarak okuyamadığımız anlamına gelir.
Hansoy’u tercih etmemin en büyük sebeplerinden birisi de zaten buydu. Edebi kaşif, Verne romanlarını satır satır dilimize kazandırmıştı. Verne’nin çok bilinen romanları bir yana, ‘İsimsiz Aile, Antiller’e Seyahat, Jangada, Doktor Oks ‘ gibi geniş kitlelerce bilinmeyen bir yığın kitabını Hansoy sayesinde tanıdım. Romanlarının satır aralarında ise yazarı. O tam bir Edgar Allan Poe hayranıydı ve ‘Jangada’da açıkça Poe’nun ‘Altın Böcek’ hikayesinin tesiri vardı.
Kendimce önemli keşfimse aslında Verne’nin bir çocuk yazarı olmadığıdır. Hetzel, Jules Verne’i yazarları arasına katana dek çocuk kitapları yayınlıyordu. Doğal olarak yazarımızdan da bu yönde bir beklenti içine girildi . Bu satırları hayat öyküsünden ve romanlarından tanıdığım Verne ile empati kurarak yazıyorum; çocuk yazarı olma kaygısı taşımıyordu ama çocuk ruhlu bir yazardı. Geceleri altına kaçırdığı iddiaları dikkate alınırsa sadece düşünsel değil fiziksel olarak da bu böyledir. Masa altında oynamaktan zevk alan bir çocuğun hayal gücüyle kendi dünyasını satırlara döker. Çoğu kez çocukların ödünü koparacak kadar açık sözlüdür;
‘-Ne tuhaf ağaç! Böyle çiçekler yetiştirilebilmesi için bu ağacın en aşağı dört bin senelik olması lazım.
Joe’nin gösterdiği ağaç, iri bir sycomoe idi. Ağacın gövdesi, etrafına yığılmış insan kemikleri içinde kayboluyordu. Joe’nin bahsettiği çiçekler ise, henüz yeni kesilmiş insan başları olup dallara tutturulmuştu. Doktor:
-Vahşilerin savaş ağacı! dedi. Hintliler(kızılderililer) kafanın derisini yüzerler;Afrikalılar ise büsbütün keserler. Joe:
-Ne çare,dünyanın hali bu,dedi.
Kanlı kafalarla dolu olan köy henüz ufukta gözden kaybolurken, biraz ötede başka bir manzara ortaya çıkıyor; yarı parçalanmış kadavralar, toprağa karışmış iskeletler, öteye beriye dağılmış insan uzuvları, sırtlanlara ve çakallara bırakılmış bir halde bulunuyordu.’(1)
Söylemeye gerek yok; bu satırlar (12+) akıllı işaretini gerektiriyor.
‘Beş Hatfa Balonla Seyahat”in tadına varabilmek için yetişkin olmak gerekir. Döneminde bilimsel gelişmelerin vardığı son nokta olan balon, gökyüzünün keşfinde yeni ufuklar açıyordu. Afrika’yı bir baştan ötekine havadan keşfetmek gibi.
‘…Arzın sathına yaklaşınca çapalar atılıyor ve bunlardan biri,iri bir ağacın dallarına takılıyordu. Bunun üzerine Joe, ipe tutunarak aşağıya kayıyor ve ipleri ağaca sıkı sıkıya bağlıyordu. İp merdiven salıveriliyor ve balon,doğudan esen rüzgarlardan tamamıyla mahfuz bir halde, hemen hemen hareketsiz kalıyordu.’(2)
Bir balondasınız ve ormanın üstüne parkediyorsunuz, bir balondasınız ve okyanusun üzerinde ilerlerken,karikatürlerde sıklıkla gördüğümüz üzerinde tek ağaç olan ufacık bir adada konaklıyorsunuz. ‘Kürkler Memleketi’ nde ise bir deprem sonucu ana karadan kopan bir buz kütlesinde yolculuk yapan koloninin öyküsü anlatılır. İşte bu doğaçlamaların kazandırdığı macera keyfi nedeniyle Verne romanlarını tekrar ve tekrar okuma arzusu duyarsınız.
Verne romanlarının ilginç bir bir yönü de rüşvet operasyonlarında tutuklananları rehabilite edebilecek ahlaki derinliğe sahip olmasıdır. İşin bu tarafı Verne’i oldukça güncel kılıyor. Yazarımız tam bir servet düşmanıdır. Yaşamı idame ettirecek bir servetten fazlası sadece felaket getirir. Hem sade, gösterişsiz hayatında, hem de romanlarının satır aralarında bunu açıkça hissettirir.
‘-Sakin ol Joe,dedi. Biraz düşünsene!…Bütün bu servetin bize bir faydası var mı? Onu götürebilir miyiz?
-Götürmez miyiz? Neden?
-Sepetimize göre çok ağırdır.
-Bu hazineleri nasıl bırakırız bayım?
-Dikkat et oğlum,sen de altın hırsına düşüyorsun.Şu gömdüğümüz adam, sana beşeri şeylerin boşluğunu öğretmedi mi?(3)
‘-Gayet açık olarak anlaşılıyor ki sen hastasın!
-Nasıl? …Hasta mıyım?
-Evet,hastasın. Sen de birçokları gibi altın hummasına tutulmuşsun.’(4)
Jules Verne devam edeceğiz.
Kenan Böğürcü-11.01.2014
***
(1)Jules Verne Beş Hafta Balonla Seyahat,(çev,Ferid Namık Hansoy),İnkilap ve Aka yayınları,İstanbul 1959,s.119
(2)Jules Verne Beş Hafta Balonla Seyahat,(çev,Ferid Namık Hansoy),İnkilap ve Aka yayınları,İstanbul 1959,s.69
(3)Jules Verne Beş Hafta Balonla Seyahat,(çev,Ferid Namık Hansoy),İnkilap ve Aka yayınları,İstanbul 1959,s.139
(4)Jules Verne, Altın Volkanı (çev,Ferid Namık Hansoy),İnkilap ve Aka yayınları,İstanbul 1959,s.22
Son Yorumlar