NAR DERGİSİ-İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ÖYKÜ YARIŞMASI

Mehmet Ali Yılmaz İlköğretim Okulu bünyesinde çıkarılmakta olan, okul dergisi NAR; Adana ili sınırları içerisinde öğrenim görmekte olan ilköğretim okulu öğrencilerinin katılacağı, “Geleceğin Yazarları” adı  altında bir öykü yarışması düzenlemiştir.  Birinciye dizüstü bilgisayar, ikinciye bisiklet, üçüncüye ise MP4 çaların hediye edileceği yarışmada; dereceye giren ilk on öykü kitaplaştırılacak ve derginin 6. sayısının yanında okurlara armağan edilecektir.

Katılım Koşulları:

  1. İlköğretim öğrencisi olanlar katılabilir.
  2. Yarışmaya katılacak olan eserlerin daha önce hiçbir yarışmada ödül almamış ve herhangi bir yerde yayımlanmamış olması gerekmektedir.
  3. Katılımcılar yarışmaya sadece 1 öykü ile katılabilirler.
  4. Öykü konusu serbesttir.
  5. Gönderilecek öykü bilgisayarda, A4 boyutunda, 12 punto ve 5 sayfayı geçmeyecek şekilde yazılmalıdır.
  6. 1. 2. ve 3. olanların ödülleri 6. sayımızda yapılacak etkinlikte sahiplerine verilecektir.
  7. Dereceye giren ilk 10 öykü “NAR DERGİSİ” tarafından kitaplaştırılacak 6. sayımızda okurlarımıza hediye edilecektir.
  8. Eserler elden teslim edilebileceği gibi, posta ve e-posta ile de gönderilebilecektir.
  9. Başvurular, adresine veya Mehmet Ali Yılmaz İlköğretim Okulu Yüreğir/ADANA, adresine posta yoluyla yapılabilecektir.
  10. Yarışmaya son katılım tarihi 29 ŞUBAT 2012’dir.
  11. Posta ile gönderilerde yaşanacak olumsuzluklardan dergimiz sorumlu değildir.
  12. Yarışmada ödül kazanan eserlerin her kürlü yayın hakları Nar Dergisi’ne aittir.
  13. Katılımcıların, öyküleri ile birlikte; kendilerine ulaşabileceğimiz bir telefon numarasını, okudukları okulun adını ve kaçıncı sınıfta olduklarını mutlaka yazmaları gerekmektedir.

İLETİŞİM: Mehmet Ali Yılmaz İlköğretim Okulu Tel: 321 00 51 GSM: 0 535 493 82 20

1 Yorum

  1. Ayşe BİNBİR diyor ki:

    GÜNEŞİM BENİM
    Güneşin doğuş vaktiydi. Ama hala ortalık karanlıktı .Daha güneş doğmamıştı.Hazırlanıp okula gittim.Derste aklım güneşteydi.Dersleri sıkıntı içerisinde yaptık.Dersten çok, güneş konuşuluyordu.Okul bittiğinde saat 12’ yi gösteriyordu. Ama güneş hala ortalarda yoktu. Ben kendimce güneşin uyuya kaldığını düşünüyordum. Bugün güneş doğmayı unutmuştu herhalde. Ödevlerimi yapmaya başladım. Ödevlerimi bitirdikten sonra televizyonu açtım. Kanallarda hep son dakika haberleri geçiyordu. Dünya şoktaydı. Güneş birden kaybolmuştu.Bütün yorumlar güneş üzerineydi. Kimi “Bu bize ceza.” diyordu. Kimi güneşin ne kadar kıymetli olduğunun şimdi anlaşıldığından bahsediyordu. Bilim adamları yorum üzerine yorumlar yapıyordu. Nasıl böyle bir şey olabilirdi? Artık umutlar kesilmiş çareler aranıyordu.Yapay güneş yapmaktan bahsetmeye başlamışlardı. Duyar duymaz haykırmıştım: “Olamaz!” diye . Kabullenememiştim. Ben güneşi istiyordum. Sahteleri benim güneşim olamazdı. “Güneş artık yok.” deyişleri kafama bir bıçak gibi saplanmıştı. Bir an haberlerin şaka yaptığını düşünmüştüm. Ama bugün gerçekten de güneş doğmamıştı. Kara kara düşünüyordum. “Güneş nasıl gider?” diye. İçimden kendi kendime sorular soruyordum. “Güneş niçin gitti? Nereye gitti,neden bizi bıraktı?” diye.
    Güneş artık yoktu. Güneşsiz bir dünya neye yarardı ki… Güneşsiz yaşamanın ne anlamı vardı. Artık d vitamini alamayacaktık , sular ısınmayacaktı ,otlar yeşermeyecekti ,renkler olmayacaktı. Artık gece gündüz yoktu. Sadece gece vardı. Ağlayarak uyumuşum. Güneşin gidişi o kadar içime işlemiş ki rüyamda hep güneşi gördüm. Sabah yatağımdan kalkarken “Güneşim nerede, güneşim nerede?” diye ağlayarak uyanmışım. Artık her gece rüyamda güneşi görüyordum. Herkes gibi ben de güneşimi arıyordum. Ama güneş yoktu. Şimdi anlıyordum ki güneşin yerini hiç bir şey tutmayacaktı. Güneş gideli günler olmuş ve dünya buz kesmişti. Hayat bambaşka olmuştu. İnsanoğlu ne yapacağını şaşırmıştı. Hayat yaşanılmaz bir hale geliyordu. Canlıların hayatı tehlikedeydi. Yaşam şeklimiz değişiyordu. Aman Allah’ım ne zor bir hayattı. Ağlıyordum; ama ağlamanın bir yararı yoktu. Canlıların yaşamını sürdürmesi için bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Her gece uykudan bağırarak uyanıyordum. Her uyandığımda ise “Güneşim gitti hayatım bitti.” diye kendi kendime söyleniyordum. Gerçektende güneş gitmiş, hayat bitmişti. Artık başka bir şey gerekiyordu canlıların yaşaması için. Herkes bunu biliyordu. İnsanlar koca koca ampüller yaparak bunları iplerle havaya asıyorlardı. Dünya ve ülkemiz , bunlarla aydınlanıyor, bu ampüllerle ısınmaya çalışıyordu. Ama bu ampüller güneşin yerini tutmuyordu. Hiç sahte gerçeğin yerini tutar mı? Ben ampüllere yapay güneş diyordum . İnsanlar da zaten adını yapay güneş koymuşlardı. Ben yapay güneşleri hiç sevmedim. İnsanlar yapay güneşe alışmaya başlamışlardı.Ben hakiki güneşimi arıyordum ve her an dönmesi için Yaratan’a yalvarıyordum. “Allah’ım ne olur, güneşimizi bize verir misin?” diye. Defalarca başımı kaldırıyor gökyüzünde bir işaret bir beyazlık arıyordum. Umutluydum doğacak diyordum. Bizi karanlıkta bırakmayacak diyordum. İnsanlar yapay güneşlerle uğraşıyor, gerçek güneşin gelmesiyle uğraşmıyorlardı. İçimde bir boşluk hissediyordum. Birinin bir şeyler yapması gerekiyordu. Böylece düşüncelere daldım. Bir gece evden gizlice çıkarak yapay güneşleri parçaladım. Eve geldiğimde gece yarısı olmuştu. Ben de herkes gibi yatağıma yattım ağlıyordum. “Güneşim gitti, hayatım bitti” diye diye uyumuşum. Ama yapay güneşleri parçaladığım için de biraz rahatlamıştım. Rüyamda güneşimi gördüm. Aman Allah’ım, ne kadarda güzeldi! Bana “Sen beni aradın; ama beni bulamadın. Korkma ummadığın bir zamanda, ummadığın bir yerde geri döneceğim.” diyerek kayboldu. “Güneşimi buldum.” diyerek uyanmışım; ama ne yazık ki bu bir rüyaydı. Kalktığımda dışarıdan sesler geliyordu “Yapay güneşleri parçalamışlar,yapay güneşleri parçalamışlar. “diye. Kırılanın yerine yenisini yaptılar. Ben yapay güneşleri bozuyordum. Çünkü gerçek güneşe ne olduğunu merak etmeyip araştırmayıp gerçeğinin peşinden gitmeyip sahtesi ile uğraşıyorlardı. İnsanlara kızıyordum; ama beni kim duyuyordu ki… Duysalar bile benim gibi küçük çocuğu kim dinlerdi. Devlet ilan çıkarmış, eğer bu yapay güneşleri bozan, kendiliğinden ortaya çıkarsa o, affedilecekmiş. Eğer çıkmaz ise ağır ceza vereceklermiş. Ben güneşimi aramaya devam ediyordum. Gücüm sahte güneşleri parçalamaya yetiyordu. Ama bu nereye kadardı. Zaman geçiyordu ,bir çözüm bulamıyordum. İnsanları anlayamıyordum. Neden bir şeyin gerçeğini bulmak varken yapayın peşinden gidiyorlardı? En son yapay güneşi parçaladığımda içim rahatlamıştı. Çünkü ne kadar yapay güneş parçalarsam o kadar mutlu oluyordum. Meğer yapay güneşleri parçalayanı bulabilmek için çevrelerine kamera katmışlar, benim olduğumu anlamışlar, sabahleyin beni götürmeye gelmişlerdi. Beni hapse attılar. Benimse aklım fikrim güneşteydi. Mahkemeye çıkardılar. Mahkeme sonucunda idam kararı verilmişti. Üzülmüyordum, haklıydım. Çünkü bir sürü yapay güneş parçalamıştım ,yaptığımdan da pişman değildim. Bir hafta sonra idam yerine götürdüler. İnsanlar bana bakıyorlardı. İdam masasına çıkararak “Son sözün var mı ?” dediler. Ben de “Var.” dedim. “Bana biraz zaman verin.” dedim ve anlatmaya başladım. “Güneş gittiği gün hayat bitmişti ve sizler yapay güneşler yaptınız.Bu bir çare değildi, bilakis sizlere aslını unutturuyordu. Ben buna müsaade edemezdim. Çünkü güneşsiz bir hayat olamaz. Siz yapay güneş yapıp ona saygı duydunuz. Güneşin gitmesiyle benim hayatım zaten bitmişti.” diyerek şu şiiri okumaya başladım;

    Güneşim gitti, Hayatım bitti.
    Dünyanın neşesi ,
    İnsanlığın ışığı ,
    Değeri bilinmeyen güneşim,
    Sahte güneş, yapay güneş,
    Senin kadar parlayamaz.
    Senin kadar ısıtamaz.
    Senin kadar göz kamaştıramaz.
    Hayat olamaz!
    Senin yanında bir küçük çöp olan yapay güneş,
    Adı üstünde yapay ,yapay güneş.
    İnanıyorum ki ben görmesem de bir gün,
    Size doğacak hakiki güneş
    Son sözümse “Güneşim gitti, hayatım bitti.” derken birden gökyüzü aydınlanmaya başladı. Herkes şaşkın gözlerle gökyüzüne bakıyordu.O da ne! Güneş doğuyordu. İnsanlar hayretler içerisinde beni unutup aydınlığa doğru bakmaya başladı. Evet, evet güneş doğuyordu. Rüyamda bana söz verdiği gibi. İnsanlar sevinçten çığlıklar atmaya başladılar. Benim hayat güneşim doğmaya başlamıştı. Rüya gerçek oldu. Sözünü tuttu. Güneş doğmuştu , bana hayat olmuştu. Dünya yeniden neşe ve huzur bulmuştu. Allah’ım ne güzel bir gündü. Aslı gelince , yapayları yok olmaya mahkumdu. Kollarımı açtım gözlerimi yumdum. Güneşi kucaklar gibi. Güneşim benim, güneşim benim …

    Ayşe Nur BİNBİR
    Ömer Kanaatbilen İ.Ö.O
    Adres:Gültepe mah. çatalan cad. no:110
    Sarıçam-ADANA
    tel:05379328390

    Cevaplamak için giriş yapın

Yorum yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.