Muhalif Başkan’ın yönetmeni Yüksel Torun ile röportaj

S: Merhaba Yüksel Bey, Muhalif Başkan sizin ilk film deneyiminiz. Öncelikle bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

Yüksel Torun: İlk film deneyimi derken, ben zaten hep bu sektörün içinde olan ve bu işten para kazanan, bu işle ilgili hayaller kuran ve sinema yapmaya çalışan binlerce kişiden biriydim. Sektörümüzde bu işi yapmaya çalışan çok yetenekli insanlar var ama imkanlar, bütçeler, kadrolaşmalar yüzünden genç jenerasyonun film yapması imkansız hale geldi. Çünkü bazı yönetmenlerimiz yılda iki film, bazı yapımcılarımız yılda beş film yaparlarken, var olan sinema seyircisi sayısı da oldukça azken, imkanlar kısıtlı kalıyor. Seksen milyonluk ülkedeki genç yönetmenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ben onlardan biri oldum ve bu büyük bir şans.

S: Bu tecrübenizde yaşadıklarınızı özetlemeniz gerekirse neler söylersiniz?

Yüksel Torun: Kısıtlı bir bütçeyle ve önemli oyuncularla zaman sorunu yaşarken her şeyi kontrol altında tutmak birinci önceliğimdi. Set saatini belirlemek, oyuncuların dizi saatlerini dikkate almak gibi birçok detayın hakim olduğu bir halde işin telaşını hissetmiyorsunuz, filmin afişi çıktığı ve vizyon tarihi belirlendiği zaman hissetmeye başlıyorsunuz. Özetle hiçbir şey hissetmedim.

S: Sinemaya geri döneceğim fakat televizyonla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim?

Yüksel Torun: Televizyonla ilgili inanılmaz bir matematik kurulmuş durumda. Öyle bir matematik ki oraya girmek için o matematiğe uymanız gerekiyor. Belli bir yaş ve eğitim kalitesiyle yapılan bir işin ortasında kendinizi bulmaya çalışıyorsunuz. Daha önce belgeseller ve televizyon programları da yaptım ancak şu dönem bir televizyon projesi yapmak insanı düşündürüyor. Yel değirmenlerine karşı biraz zor gibi şu an.

S: Tekrar Muhalif Başkan’a dönersek, işe giriştiğiniz günle film bittikten sonraki duygularınız hakkında neler söylemek istersiniz?

Yüksel Torun: Biz ekip olarak toplantı yaptığımızda da bunu hep konuşuyorduk. “Bu iş nereye gidecek, gişe ne olacak, milyonlar mı izleyecek?” gibi sorular hep vardı. Ben büyük hayaller kurmak yerine daha makul düşünceler içerisindeyim. CNM yapım olarak bu bizim ilk işimiz, tabii ki bir gişe yapmak istiyoruz. Fakat beklentimizi şu anki şartlar altında yüksek tutmuyoruz. Biz kötü bir iş mi yaptık? Hayır. Fakat bütçemiz belli, PR bütçemiz belli. Bu durumda yapılabileceğin en iyisini yaptık.

S: Oyuncu seçimleri nasıl gelişti?

Yüksel Torun: Cast iki ay sürdü. Öncelikle belirlediğimiz isimleri yapımcımıza gönderdim. Daha önce izlemiş ve beğenmiş olduğum isimleri tercih ettim. Yapımcımızla bir strateji yaptık ve tiyatro oyuncularını tercih ettik. Bu da set ortamına sevgi ve saygıyı taşıdı.  Ferhan Şensoy’a ve yapımcımız Muhip Bey’e danışarak güzel bir cast kurguladık. Ben bu sektöre çay götürerek, kablo taşıyarak başladım. Bu sebeple oyuncuları seçerken bu iş için gerçekten dirsek çürütmüş ve gökten zembille inmemiş kişileri tercih ettim.

S: Filmin fragmanından anladığımız kadarıyla yeni jenerasyon efektlerle bezenmemiş, daha çok eski Türk filmleri havasında olan bir film. Neler söylemek istersiniz?

Yüksel Torun: Ben Yeşilçam’da eski ustalarla uzun süre çalıştım, onların asistanlığını yaptım. Bu filmi yaparken, Hollywood özentisi yapay karakterler yaratmak yerine özümüzde kendi karakterlerimizi bulmayı tercih ettim çünkü böylesi daha kolay. Bu ülkede hikaye bulmak da çok kolay. Bunlar bir araya geldiğinde zaten ekibiniz de sizi oraya götürüyor. Siz oyuncuya izin verdiğiniz zaman, oyuncu da sizi alıp götürüyor. Bunlar olunca da “Evet biz bir aile komedisi yaptık, bir Yeşilçam filmi yaptık.” diyebiliriz. Çok güzel bir detay daha var; benim izlediğim ilk tiyatro oyunu Ferhan Şensoy’un tiyatrosuydu. İzlediğim ilk profesyonel oyuncuyla ilk filmimi çektim diyebilirim.

S: Muhalif Başkan filminin konusunu ve gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yüksel Torun: Muhalif Başkan, sinemanın doğal gözü diyebiliriz. Hiçbir efekt yok, hiçbir yapaylık yok. Biz bir kasabaya giriyoruz; kasabanın sorunlarına, küçük aile çatışmalarına değiniyoruz ve çıkıyoruz. Aslında gerçeği yansıtıyoruz. Muhalif Başkan sanal değil, yaşayan bir karakter. Biz hiçbir şeye dokunmadan oraya ayna tuttuk. Bu filmin güzelliği de orada bence.

S: Son dönemde yaşananlardan bahsedersek; şu anda Emek Sineması için dışarıda bir protesto var. Bu olayların ışığı altında, sinema sektörü olarak yel değirmenlerine karşı savaştığınızı düşünüyor musunuz?

Y: Türkiye’de sinema sektörü diye bir şey yok. Sinema sektörü olsaydı biz sektörleşebilirdik fakat bunu yapamıyoruz. Sektörle alakalı belli kilometre taşları var ve onlar zaten sektörü kapatmış durumdalar. Şu anda sinema yapmayan çok değerli sinemacılar biliyorum; yurt dışında çalışıyorlar. Emek Sineması’na gelince; biz Beyoğlu’nu zaten kaybetmiştik. Emek Sineması da bunun içinde. Tarlabaşı’nı yıktılar, artık oraların da bir hikayesi kalmadı. Ülkenin gidişatından da kimse nereye gideceğimizi bilmiyor. Hiç kimse bir yıl sonrası için dahi plan yapamıyor. Biz de sinema sektörü için bir plan yapamıyoruz. Büyük yapımcılarımız hikayelerini, yönetmenlerini, ekiplerini alıyorlar ve sezon kapanmış oluyor. Özetle ben savaş verenlerden biriyim.

Yorum Yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.