Şarlatan şairler

Aziz ŞEKER

Aziz ŞEKER

“Söz âdemde gizli değil,

İllâ âdem sözde gizlidir.”

Mercimek Ahmet

 

O bildiğimiz düşünce insanı Sartre demiş ya, hani Fransızların insan hakları ihlalleri yaptığı Cezayirli insanları katlettiği bir dönemde, “aydın olarak görevim düşünmektir. Hiçbir engel tanımadan, tehlike karşısında bile kendime bir sınır koymadan, koydurtmadan düşünmek.” Omurga bel kemiğinde sıralı kemik parçaları değil, omurga düşünsel bağlamında dik duruşu temsil eder, yani sözün kısası günümüzde omurgasızlıktır Anadolu coğrafyasında çoğu şairim diye gezinenin cebinde karşılıksız kredi kartı diye gizledikleri…

 

Sanatta omurgasız olmak nedir? Düşte bile öpülmeyecek yalanı yalamaktır. Bizim yazınımızda yalan yalayıcı derler bu duruma… Yalarken de sofrana bağdaş kuranı satmak en belirgin özelliğindir. Sanatta omurgasızlık sosyal muhbirliktir. İnternet arama motorlarından beslenerek kiralık ve çakma şiir yazanların yolu eninde sonunda bu sanatsal omurgasızlığa varır. Omurgasızlık çıkmaz karanlık bir sokaktır. Üretimi engeller. Bireysel gelişime olanak vermez. Dost çıkmaz bunlardan. Günümüzde omurgasız, şarlatan ve muhbir “şairlerden” geçilmiyor ortalık. Dünya üzerinde arkadaşını satan, insana şiddet uygulayan, aldatan, çocuğuna süt almak yerine kendisine kadeh ya da sigara ısmarlayan, kahve köşelerinde masalardan kalkamayan, sağda solda dürüst davranmayıp inanç tapınaklarını mesken tutarak yanlışlarını aklamaya çalışan nice müsvedde insanlar var. Bunlardan şair çıkar mı? Çıkamaz! Çıkarsa da şarlatan çıkar.

 

Şiir doğru olana yönelen bir ilişki arayışıdır; iyiye sevdalı bir yönelimdir bu iyileştirici süreç. Empatiktir de! Bir sevgi sarmalında düşünebilmektir aydın şair olmak. Toplumsalı düşünmektir. Gerçeğin yanında olmaktır. Seyit Kemal bir laf etmiş bir yerde demiş ki, “sanat, bireyi toplumsal yapar.” Şairin bir diğer görevi toplumun aydınlanmasına hizmet etmektir…

 

Mesaisini şiire vermiş bir insandır şair. Adaletsizlikleri sorgulamaya hakkı olan insandır şair. Kimine göre olumsuzluk kimine göre olumlu bir hava eser sorgulayanın karşısında. Şairin rolünü yerine getirip getirmediğine okuyucu karar verecek. Çünkü bu hüküm onun. Yazarın hükmünü okuyucu verir. Bu görev onundur. Unutmadan birde! Her kesin aklında bulunsun çünkü şairlerin tartıldığı yer kendi göğüslerindeki yargıevleridir…

 

Bakın günümüzde google internet arama kurumunun olanaklarına yaslanarak ortaya çıkan “çakma şairlerden” geçilmiyor şiir haritası. Yaş grubu önemli değil, geçiyorlar internetin başına imge çalmak bir yana, sözcük çalanlar, yazılmış şiirler üzerinde oynayanları geçtik, başka şiirlere nazire yaptığını sananlar. Eski halk şairlerinden tenhaya çekilip yürütenler. Deve kuşu misali popo dışarıda kafa kumda. Gören göz görüyor zaten. Anlayacağınız bunların nazarında şiir yazmak yalama olmuştur. Birde unutmadan şiir kalitesine göre, etik davranmayan yerel onay masalarına ne demeli? Bu özellikteki yerel onay/juri masalarının antolojilerine girsen ne olur ki? Şarlatan şairleri antolojilere yerleştiren editörler bilmelidirler ki yapılan her yanlışa ortaktırlar. Buna edebiyat hainliği denir.

 

Çinliler büyük bir ülkenin çalışkan insanlarıdır. Özellikle tekstildeki ürünleri çok ucuza alıcı buluyor. Yoksula zengine marjinal fayda değil kullanılabilir fayda… Çin işi ürün dediğimizde durup düşünüyoruz. Çin Halkına sözüm yok, onlar da izin versinler, bizler de o yaratıcı insanlardan esinlenerek diyelim ki, Çin üretimi gibi piyasa şarlatan şair yamaklarıyla dolu… Ve bu piyasa şairlerini eleştirmekten kendi benliğimizi alıkoymayalım. Bağnazlığa alıştırmayalım kendimizi. Şairlik bir kurumdur. Statükoya hizmet etmez. Etmemelidir de! Bir geçmişi, birikimi, tarihselliği, emeği, mücadelesi, yalnızlığı vardır şairliğin… Anadolu topraklarına kültür ve tarih bilinciyle bakın. Öldürtülen şairler de çıkar karşınıza. 13. Yüzyıl’dan bu yana otuzu aşkın Anadolulu şair öldürtülmüştür. Başlarından geçmeyen bela kalmamıştır. Çoğunun yaşamı zulüm altında, darağaçlarında noktalandıktan sonra halkların yüreğinde mitleşmiştir. Elbette bu öldürmeler duyarlı sanatçıların vicdanında bir ağıt gibi yaşanmışlıklarını korumuş yeri geldiğinde edebi üretim olarak okuyucuyla paylaşılmıştır.

 

Cemal Süreya 1969 yılı Papirüs dergisinde şiir olgusuyla ilgili bir gerçekliğin altını çiziyor: “Yıkıcıdır şiir, gayrimeşrûdur. Temizleyicidir. Sürekli bir ihtilâldir…” Şair kimliğine gerçekten sahip insan ancak bu sürekliliği sağlar.

 

Ne derseniz deyin, eleştirin ama bunu yazarak yapın. Kalıcı olan yazılandır. Çakma şairlerin şiir kalitesini eleştirmek bir zorunluluktur. Ama eleştiren de varsın beri gelsin, gördüğü ya da bizim görmediğimizi yazsın ki, biz de yanlışlar üzerinden giderek şarlatan şairlere kartımızın rengini gösterelim. Bu tür şairler nasıl “yenilenirler” yoksa? Nasıl yalan yanlış yaptıklarını fark ederler yoksa? Gerçekten yapıcı bir şekilde eleştirilmeyen hiçbir insan ilerleme kaydedemez… Bir fenomen olmak kolay değil! Fenomen olmak için pazara çıkmış nice kimlik vardır. Başarısız kalıp kendi çarmıhında çivilenen. İstanbul denen devasa kent bile fenomen olmak hırsıyla tutuşan sanatçı olmak isteyen binlerce insanın düş mezarlığı olmuştur.

 

Sanat dünyası dedikoduya bayılır. Gerçi insan ilişkilerinde bir kuraldır, daha çok dedikodu yapanın dedikodusu yapılır. Sanatta dedikodu olmaz. Kapı arkasından konuşmak, bel altı vurmak olmaz. Eleştirel göz olur. Dedikodu yozlaştırır, yorar benliği. Yine gerçek şairlerin de üretimlerinin kaleme alınmamasının temel nedeniyse “omurgasızlıktır.” Nietzsche diyor ya, “en yüce dağlar, en derin denizlerden çıkmıştır; en derin acılardan doğar, en derin sevinçler.” İşte şiir böyle bir şeydir. Rüzgârın estiği yere boyun bükmek ve yılışmak, egemen olana yavşamak değildir şiir yazmak…

 

Sona doğru giderken, Alman edebiyatçı Goethe bir yerde diyor ki, “özgürlük, ancak onun için her gün mücadele eden insanların hakkıdır.” Şiir de böyle bir şeydir, o özgürlüktür. Şiir yaşamın resmidir. Simonides’in ifadesiyle “şiir konuşan resimdir.” Kederli, sevinçli, umutlu resim… Hergün mücadele etmesini dert edinmesini bilirsen elbette!… Bu yolda çabalamak da yürek ister. Yazmak onurlu bir ömre kesmektir umut biletini… Ki, her ömrün kendince bir bedeli var. Her yaşam değerlidir. Yetersizi yeterli kılmaktır önemli ve güç olan…

 

Omurgasız, şarlatan şair olmak mı sorun yoksa onurlu şair mi? Şair olmak isteyenler karar vermek zorundalar ya benlik duygusu gelişmemiş adaletsiz ama güçlü olanların teknik entelijensiyası olacaklar ya da onurun bekçisi olacaklar…

Yorum yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.