Renkli Uçurtma

Suzan bulaşıkları yıkarken bir yandan da kendi kendine söyleniyordu. Mutfağın gündüz olmasına rağmen karanlık intiba yaratan görünütüsünü bozan tek şeyin aynı zamanda Suzanın içini aydınlatan onu bir nevi o düşüncelerden sıyırıveren küçük kare penceresinden hiçbir manzara görüntüsü vermemesine rağmen onda huzur uyandıran bir sakinliğinin olmasına seviniyordu. Çalan telefon sesiyle o karanlık mutfaktan çıkıp daha aydınlık ve zamanını orda geçirmekten mutlu olduğu dağınık odasına gelmişti.Telefonu üçüncü çalışında açabildi..Yabancı bir sesin ona bir şeyler söylemesi alnındaki çizgilerin belirmesine ve gözbebeklerinin iyice açılmasına sebep oluyor,arada düzelip tekrar aynı belirtiler oluşturuyordu..

Telefonu mahçup bir şekilde kapatmış,yalan söylemek zorunda kaldığı için kendine kızıyordu. Hırsla koltuğuna oturmuş derin derin nefes alıyordu. Rahat bir nefes alıp sakinleştikten sonra tekrar kapalı ceza evine giren mahkum edasıyla yavaş adımlar atıp hapsolduğu yere gelmişti.Kendine bir kez daha kızmıştı çünkü musluğu kapamayı unutmuş,tezgah taşmıştı..Suzan aceleyle ve bi o kadar kızgınlık duygusu içerisinde yıkadığı tabakları bardakları küçük bulaşık sepetine rastgele atıp, beyaz havlusuyla tezgahı kuruladıktan sonra tekrar kendini sakinleştiren huzur dolu odasına doğru yol almıştı.

Az önce hırsa ve kızgınlıkla oturduğu koltuğa şimdi yavaşça bağdaş kurarak oturmuştu,kızgınlığı geçip sakinleştiğinde onu aldıkları ilk anı düşünmeye başladı

Çok mutluydu, Asımla beraber bir ömür boyu yaşayacakları yuvalarında ilk olarak kendisinin çok sevdiği renk olan kırmızıdan iki berjer görmüştü..Yolu o mağazaya düştüğü zaman göz ucuylada olsa o iki kırmızıya bakıyor her defasında mutlu oluyordu. Bugün büyük gündü ve Suzan Asım’ı bir kere daha öpücük yağmuruna tutmuştu..Artık onlar kendisinindi. İlk ve son sevdiği kişi olduğunu bildiği Asım’ı aslında çoçukluğundan beri seviyordu. Babaları arkadaş olan Suzan ve Asım birlikte büyümüş çok iyi anlaşan iki arkadaştı, yaşıt olmalarıda bunun bir sonucuydu bir yerde Suzan her defasında Asım kendisine kötü bir şey söyledğinde küsüp evine gidiyor odasına kapanıp ağlıyor sonra kedi gibi süzülen Asım la barışıyordu..O nu her defasında affediyor oluşunun sebebini ise ilerleyen yıllarda fark edecekti.

Mutluluklarının meyvesi olan Ali ise evliliklerinin üçüncü yılında gelmişti. Ali sarı saçları masmavi gözleri hokka gibi burnuyla hiç birine benzemiyordu..Çok mutluydular Asım çalışıyor Suzan çoçuk için işten ayrılmış ev hanımlığının zahmetlerini çekiyor olmasına rağmen en çok da gece Alinin süt içme nöbetlerinde uyanması dışında gayet keyifli bir zaman geçiriyordu.Suzanın hep beklemesine ve söyletmeye çalışmasına rağmen Ali ilk olarak Baba demişti. Suzan buna kızıyor Asım’sa bıyık altından gülüp Suzan’ı rahatlatmaya çalışıp bir yandan da bunun keyfini çıkarıyordu.Yıllar geçtikçe baba oğul çok iyi anlaşıyor,Alinin babasına bu kadar düşkün olması Suzan’ı bir yerde çileden çıkarsa da bu durumu kabullenmiş olmasına da hayıflanıyordu.. Zaman geçiyor Ali büyüyordu..

Bu kadar mutlu giden bir evliliğin Suzanın içinde hep bişe olucak korkusu yaşamasına sebep oluyordu.. Her şey çok güzel demekten kendini alamıyordu. Sonra böyle düşündüğü için kendine kızıyor başka bir şey düşünmeye çalışıyordu. Pazar günleri Ali’nin de Suzan’ ın da en sevdiği gündü. Beraber yapılan kahvaltılar muhabbetler okunan gazateler., ardından mutfaktan yayılan kahvenin muhteşem kokusu ..

Asım kahvesini yudumladıktan sonra birden : Bugün hava çok güzel dışarıda piknik yapalım mı diye sorunca Ali de Suzan da çok mutlu oldular..Hemen hazırlıklar yapılmaya başlandı,Ali babasının kendisine hazırladığı uçurtmasını da aldı ve beraber arabalarına doğru gittiler.Tozdan rengi griye çalan minik arabaları Ali nin de hep kirliliğine inat ^pamuk^ ismini taktığı aslında mavi olan spor abraya biniyorlardı şimdi Ali yine o espiriyi yapıp hep birlikte gülerek..Kilimler serilmiş mangal yakılmış etrafa hoş kokular yayılmaya başlamıştı bile.Suzan bir yandan salatayı yapmış, bir an önce pişmesini beklediği sucukları bekliyordu.. Hep beraber yemek yenildikten sonra hafif esen rüzgarın Ali den yana olduğunu gören Anne Suzan hadi ne bekliyorsunuz deyip uçurtmayı ellerine tutuşturmuştu bile.. Onlar yukarıya doğru gidiyor Suzan onları izliyordu..Rüzgarıda arkalarına alan baba oğul rengarenk olan uçurtmayı uçurmaya başlamışlardı. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar ta kii Suzan : Hadi geç oldu diyene kadar

İkisi de mızmızlanıp homurdanmaya başlamış ama kuzu kuzu gelmişlerdi.. O arada Suzan her şeyi toplamış dönüş yoluna hazırlanmıştı bile..Yola çıkmışlardı.Ali arka koltukta sessiz bir şekilde hala babasıyla beraber uçurtmanın keyfini çıkarıyordu..Tekrar ne zaman yaparız diye sorcaktı kii ani bir fren sesi geldi ne olduğunu anlamamıştı bile.Gözünü açtığında annesi başucundaydı. Ne oldu ? diyebilmişti sadece. Annesi hıçkırıklara boğulmuş bir şekilde ağlıyordu, iyiyiz bir şey yok diyebilmişti duraksayarak. Eve döndüklerinde o ve annesi vardı sadece babası o çok sevdiği varlık yoktu. Annesi sızlayan kollarının dışında hiçbir acı hissetmemesine rağmen en büyük acıyı ağlamaktan ve isyan etmekten kısılan sesiyle oğluna sadece baban artık yok diyebildi.

Suzan bağdaş kurduğu koltuktan ayağının uyuştuğunu hissederek irkildi,gözleri dolmuş ağlamaklıydı.Derken kapı çaldı. Gözlerini silerek kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında Ali kendisine bakıyordu.

Nerde kaldın? diyebildi sadece çok merak ettim seni.Okuldan aradılar gitmemişsin okula bugun neden?
Ali sakin ama gözlerinde ki o acıyla annesine bakıp özür dileyerek uçurtma uçurmaya gitmiştim anne dedi.

Yorum Yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.