LİDYA MİMARLIĞI

Hitit İmparatorluğunun yıkılışından sonra Anadolu’da zaman içinde şekillenen devletlerin en batıda yer alanı Lidya devletidir. Gediz ve Küçük Menderes nehirleri arasında yayılım gösteren Lidyalıların M.Ö. 7. yüzyıl öncesindeki kültürleri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Herodot’a göre M.Ö. 680 yılına kadar Heraklid hanedanı bölgede hüküm sürmüştür. Bu hanedandan sonra Gyges tarafından kurulan Mermnadlar hanedanı yönetimi devralmıştır. Bu hanedan döneminde Lidyalılar komşu bölgeleri fethetmeye ve egemenliklerini Lidya dışına yaymaya başlamışlardır.

Göçebe Kimmerlerin 8. yüzyıl sonları ile 7. yüzyıl başlarında Anadolu’ya girerek yarattıkları büyük yıkımdan Lidyalılarda etkilenmiştir. M.Ö. 665 yılına doğru Kimmerlerin Lidyalıların başkenti Sardis’e ulaştıkları ve bu dönemde kral Gyges’in ölümüne yol açtıkları bilinmektedir. Antik kaynaklara göre Kimmer tehlikesi Lidya kralı Alyattes (M.Ö. 665-561) tarafından ortadan kaldırılmış ve Lidya devleti Orta Anadolu’ya doğru yayılmaya devam etmiştir. Bu da onları dönemin yükselmekte olan bir diğer gücü Medler ile karşı karşıya getirmiştir. Herodot’a göre yılında iki devlet arasındaki savaş M.Ö. 585 yılında gerçekleşen güneş tutulması tarafından sona erdirilir ve yapılan anlaşmayla Kızılırmak iki devlet arasındaki sınır olarak belirlenir.

Kral Alyattes’in oğlu Kroisos (M.Ö. 561-546) zamanında Lidyalıların Likya dışında, Kızılırmak Nehrinin batısında kalan bütün bölgelere hakim oldukları görülmektedir. Ancak, bu durum M.Ö. 550 yılı civarında Med hâkimiyetinin Pers Kralı Kyros tarafından ortadan kaldırılması ile tehlike altına girmiştir. Kral Kroisos’un Kızılırmak Nehrinin doğusuna geçerek Perslere karşı gerçekleştirdiği sefer başarılı olmamış ve Pers orduları Sardis önlerine gelerek şehri kuşatmıştır. Kuşatma sonrasında kent teslim olmuş ve Kroisos’un Persler tarafından esir alınmasıyla Lidya Krallığı Pers İmparatorluğunun bir eyaleti haline gelmiş; Anadolu’da Büyük İskender’in seferlerine kadar devam edecek Pers egemenliği kurulmuştur.

Verimli ovalarla çevrili olan Lidya bölgesi yer altı kaynakları açısından da zengindir. Bu kaynaklar arasında en ünlüsü Sardis yakınlarından geçerek Gediz Nehrine dökülen Paktolos (Sart) Çayı’nda bulunan elektrondur. Paktolos Çayı’ndan elde edilen elektron (altın-gümüş alaşımı) Lidya’nın zenginliğinde önemli bir rol oynamış, olasılıkla Kral Alyattes döneminde basılan ilk sikkelerin üretiminde kullanılmıştır.

Lidya toplumu hakkında bilgi sağlayan en önemli kaynaklardan bir tanesi M.Ö. 7 yüzyıl ile M.Ö. 4. yüzyıllar arasına tarihlenen mezarlardır. Farklı mezar yapılarının kullanıldığı Lidya kültüründe en dikkat çekici mezar tipi tümülüslerdir. Sardis’in 8 km kuzeyinde bulunan Marmara Gölünün kıyılarında bulunan ve Bintepe adı verilen alanda çok sayıda Tümülüs bulunmaktadır. Frig geleneğinin devamı olan Lidya Tümülüslerinde mezar odası ana kayaya oyularak yapılmıştır.

Lidya kültürünü ve zenginliklerini en iyi yansıtan eser gruplarından bir tanesi Uşak-Güre ve Manisa-Kırkağaç arasındaki tümülüslerden alınarak yurt dışına kaçırılan ve uzun hukuk mücadeleleri sonucunda ülkemize kazandırılan “Lidya Hazinesi”dir. M.Ö. 6. Yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen tümülüslere cenaze töreni sonrasında altın, gümüş ve değerli taşlardan mücevherler, mühürler, gerdanlıklar, bilezikler, fibulalar, süs iğneleri, şişeler, gümüş ve tunç kaplar ve kepçeler bırakılmıştır.

Kaynak: Arkeolog ünvan değişikliği sınavı ders notları

Yorum yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.