Bodrum Katı (Çocuk Oyunu, Nedim Bugral)

Oyun Kişileri: Eda, Merve, Ayşen, Belemir, Semih.

Perde: 1 Perde 10 Sahne

Oyun Hakkında Bilgi: Oyun Mürebbiye (A.Çekhov)’den esinlenerek yazılmıştır.

Hedef Kitlesi: Gençlik

 

1 Sahne

(Sahne karanlık. Önden fenerle biri girer. Etrafta bir şey arar. Ardından üç kişi daha girer.)

EDA :( Fısıltıyla) Semih…Semih…Semih.

(Ses gelmez, bir süre daha fenerle etrafı arayıp kapıya döner. Işığın anahtarını arayıp bulur, yanmayınca feneri tavandaki ampule doğrultur.) Adi Semih, sözüm ona bizden önce gelecekti.

MERVE :Gelmez belki, hadi biz geri dönelim.

EDA :Gelecek, biraz daha…

BELEMİR :( Çığlık atar)

EDA :Ne oldu?

BELEMİR :Tavanda bir şey gördüm.

EDA :( Tavanı fener ile inceler) Yok bir şey. (Tam bu sırada o yönden bir şangırtı gelir)

HERKES :Aaaaaaaa.

EDA :Ne oldu?

MERVE :Bir şey kıpırdadı.

EDA :Bir şey yoktur merak etme. Sessiz olun, şimdi Kemikkıran duyacak bizi. (Sesin geldiği tarafa ilerler, kırılmış bir cam şişe bulur) Fareler yaramazlık yaptı herhalde. (Sonra feneri yüzüne tutar, vampir taklidi yaparak) Burnuma kan kokusu geliyor Ayşen.

AYŞEN :Benim de geliyor Vampirella, hadi biraz kan içelim.

BELEMİR :Yaaa, şimdi zamanı mı bu şakanın. Gerçekten burada fare var mıdır?

MERVE : Millet bak altıma etmek üzereyim, hadi çıkalım.

EDA :Gelir gelmez mızıktınız ha.

BELEMİR :Keşke bir sürü mum getirseydik.

AYŞEN :Hadi canım alışın buraya hiçbir şey yok işte. (Bunu söylerken odanın içinde fenerle gezinmeye başlar tam bu sırada)

SEMİH :( Odadaki kutuların arasına saklanan Semih bir cadı maskesi ile birden ortaya çıkar) Haaaaaa.

KIZLAR :( Hepsi aynı anda çığlığı basar)

2. Sahne

SES :25 Mayıs Cuma gecesi. Çığlıklardan onbeş dakika sonra.

AYŞEN :Adi Semih.

BELEMİR :Ya birimizin ödü patlasaydı.

SEMİH :Hadi hadi itiraf edin iyi şakaydı.

EDA :Amma kaz kafasın. Ya Kemikkıran duysaydı. Yarın bavullarımızı topluyor olabilirdik.

AYŞEN :Adi herif ne olacak. Kafanı bize korkutmak yerine burayı adam etmeye çalıştırsaydın.

SEMİH :Alınıyorum ha. Her konuşmana adi diye başlıyorsun.

EDA :Adam şaka yapacağım diye çalışan ampulü bile üşenmeden gevşetmiş.

BELEMİR :Burası adam olmaz.

SEMİH :Olmasın, bir maceramız oldu fena mı?

EDA :Niye adam olmaz?

BELEMİR :Baksana ne kadar pis, hem çok da dağınık.

MERVE :( Semih’in kucağında başı yere uzanmış durumda. Semih Merve’nin şakaklarını ovalıyor) Adi Semih senin yüzünden mezarım olacaktı burası.

SEMİH :Hadi Merve sende mi? Sık dişini bir yirmi defa da sen dedin mi kontenjandan bir adi arkadaşınız olacak.

AYŞEN :Hala işin dalgasındasın, ayrıca canım sen bizim adi arkadaş kontenjanından buradasın.

SEMİH :Hah ha çok komik.

MERVE :Belemir haklı arkadaşlar. Burası çok berbat. İki günde adam edemeyiz burayı.

AYŞEN :Ama etmek zorundayız.

SEMİH :Niye zorundaymışız ki?

(Kızlar birbirine bakar, hüzünlü bir sessizlik)

SEMİH :Ne olacak ki yarın akşam da okulun koruluğunda bir yerde buluşuruz, hem sizin binaya girmek benim için daha riskli.

EDA :Burayı pazartesi gününe kadar adam edeceğiz Semih.

SEMİH :Anlamıyorum sizi, buraya amma takıldınız ha. Daha dün böyle bir şey aklınızda bile yoktu.

AYŞEN :Koca bir Cumartesi, Pazar var önümüzde. İçimizden bir kişi çarşıya çıkar, kalanlar çarşı iznini de kullanmaz. Burası için ne lazımsa yarın alınır.

SEMİH :Yapmayın bu hafta sonu sinemaya gitmeyecek miyiz?

EDA :Çok istiyorsan ihtiyaçlarımızı sana listeyle veririz. Sen çıkınca sinemanı da izlersin.

AYŞEN :Olmaz burada en çok Semih’e iş var.

MERVE :Kızlar haftaya sınavlar var benim notlarımı düzeltmem lazım yoksa matematikten kalacağım.

BELEMİR :Valla benim de matematiği kesin halletmem lazım.

EDA :D efterini kitabını yanında getir, burada çalışırsın.

AYŞEN :Ben yardım ederim sana.

MERVE :Semih yemin et o tavanda gördüğüm şeyi sen yaptın değil mi?

SEMİH :Kızım manyak mısın? Tavana nasıl bir şey yapabilirim ki ben.

MERVE :Millet, yaaa burada ruh falan varsa.

EDA :Canım sen de aklına başka şeyler getirsene.

MERVE :Ne yapayım başka bir şey gelmiyor ki… Semih var ya bu iş bitsin bunun hesabını soracağım sana.

SEMİH :Keşke Burçin de burada olsaydı. (Buz gibi sessizlik) Kötü bir şey mi dedim canım. Aramızda bir o yok. Şart mıydı bu hafta sonu ailesinin yanına gitmesi?

(Aynı sessizlik)

BELEMİR :Yarın nöbetçi öğretmen kim?

EDA :Sıdıka öğretmen.

BELEMİR :İyi o zaman yarını kolay atlatırız. Pazar kim?

EDA :Yine Kemikkıran.

BELEMİR :D esene Pazar günü de boku yedik.

EDA :Bir şey çakmaz merak etme.

BELEMİR :Of ya Salı günü hem matematik, hem de fizik var.

AYŞEN :Arkadaşlar sınavlara çok taktınız, daha mı önemli sanki.

MERVE :( Ağlayarak) Niye Allahım niye bizim başımıza…(tıkanır)

SEMİH :Ne oluyor ya, alt tarafı bir yasak deldik. Şimdi Kemikkıran’ın üzerinde pireler uçuşuyordur, siz de olayı hayat memat meselesine çevirdiniz ama.

EDA :Merve lütfen ne konuştuk bu gün.

MERVE :Özür dilerim, ne yapayım aklımdan atamıyorum.

SEMİH :Sizin aranızda neler geçiyor bakayım.

AYŞEN :Yok bi şey.

SEMİH :Külahıma anlatın.

BELEMİR :Artık birisi söylesin arkadaşlar.

(Herkes birbirine bakar)

SEMİH :Ulen herkes gizem kesildi, büyü falan mı var burada(sessizlik) Aloo size diyorum. Siz bu bodrum kaçamağını fazla abarttınız.

EDA :Semih…(ışık kapanır)

3. Sahne

SES :Aynı gece çok az sonra.

(Semih ayakta ve şoktadır)

EDA :Su falan yok nu burada.

SEMİH :Yalan atıyorsunuz

AYŞEN :Keşke yalan olsaydı.

SEMİH :P is bir şaka bu, böyle şeylerin şakası yapılmaz.

AYŞEN :Şaka falan değil Semih, niye buradayız sanıyorsun.

SEMİH :Biraz önce yaptığımın intikamını alıyorsunuz.(Biraz rahatlamış görünür) Valla anında yazdınız ha. (Kimseden tepki alamaz) Bak kandırmayın beni. Numarayı kesin sinirleniyorum.

AYŞEN :Bunun şakası olmaz.

SEMİH :( Dışarı fırlar) O zaman ben de bizzat kaynağından öğrenirim.

EDA :Böyle bir şeyi nasıl soracaksın Semih.

SEMİH :O yüzden mi öğleden sonra gelmedi

EDA :Evet

SEMİH :İnanmıyorum, gidip Kemikkıran’a soracağım.

AYŞEN :Hemen şuraya otur Semih. Kemikkıran burayı öğrenir, kendimizi pazartesi müdürün yanında, Salı da kapıda buluruz.

SEMİH :Bırak beni Ayşen.

MERVE :Aptallık etme. Okuldan mı atılalım yani.

SEMİH :Karışma bana hem atmazlar merak etme.

BELEMİR :Tabi senin tuzun kuru ben ne yaparım peki? Buraya gelmemeliydik.

AYŞEN :Belemir lütfen. Semih! Merve de Belemir de haklı. Burası Türkiye’nin en disiplinli okulu.

SEMİH :Yemin ederim bütün yurdu ayağa kaldırırım yalan deyin.

AYŞEN :Sıkıyorsa kaldır.

MERVE :D amarına basma Ayşen bu deli dediğini yapar.

SEMİH :Umurumda değil.

BELEMİR :Benim umurumda.

EDA :( Merve’ye) Gelmeseydiniz o zaman.

SEMİH :Beni yalnız bırakın.

MERVE :( Eda’ya) Buraya bağırıp çağırmak için gelmedik.

AYŞEN :Tamam arkadaşlar sakin olalım.

BELEMİR :Eda söylediklerin çok kırıcı.

SEMİH :( Kendi kendine)Yanlışlık vardır. (Ayşen’e) Çaresi yok mu?

AYŞEN :Umarım yanlışlık olsun.

MERVE :Hadi gidelim sabah sakin kafa ile geliriz.

SEMİH :O daha onaltı yaşında.

EDA :Burada hiçbir şey yapmadık, ben hiçbir yere gitmiyorum.

AYŞEN :Semih üzülmeni anlıyorum ama daha fazla soğukkanlı olamaz mısın?

BELEMİR :Elimizde hiç malzeme yok Eda, şimdi ne yapabiliriz ki?

SEMİH :D aha konservatuara girecek, sahneye çıkacak.

MERVE :Ben de aynı şeyi düşünüyorum Belemir ama anlatamıyorum ki!

AYŞEN :Semih gerçekten yıpratıyorsun kendini. Bir ip verelimde kendini as bari.

EDA :Ayşen!

SEMİH :Bana iyilik etmiş olursunuz.

AYŞEN :Semih hepimiz üzülüyoruz, senden farklı mı sanıyorsun hissettiklerimizi. Keyif için mi burada olduğumuzu sanıyorsun. Onun yüzüne bakıp hortlak görmüş gibi mi davranalım yani

MERVE :Arkadaşlar siz beni yanlış anlıyorsunuz aslında, ben malzemesizlikten şikayet ediyorum. Hem yarın Kemikkıran da yok.

SEMİH :Sen anlamıyorsun Ayşen.

AYŞEN :Niye kafam çok mu kalın görünüyor. Ruhsuz gibi mi duruyorum.

SEMİH :Hayır ama anlayamazsın.

AYŞEN :Neden anlayamam bay çokbilmiş.

SEMİH :Boş ver.

AYŞEN :Hayır boş vermiyorum, kuyuya taş attın çıkarmasını da bil.

SEMİH :Tamam özür dilerim, işimiz neyse yapalım hadi.

AYŞEN :Buraya kadar mı kendini asma psikolojisi.

SEMİH :( Bağırarak) Ben ona deliler gibi aşığım Ayşen.

Sessizlik

(Işıklar kapanır)

4. Sahne

SES :Ayını gece iki saat sonra.

(Merve – Semih bir yerde karşılıklı oturur, diğerleri arkada uykuda)

MERVE :Bana güvenip paylaştığın için teşekkür ederim.

SEMİH :Bir de onunla paylaşabilseydim.

MERVE :Bu güne kadar hiçbir şey yapmadın mı?

SEMİH :Yapsaydım haberiniz olmaz mıydı?

MERVE :Olurdu herhalde.

MERVE :Neden bir şeyler yapmadın?

SEMİH :Bilmiyorum.

MERVE :Cesaret mi edemedin?

SEMİH :Onu da bilmiyorum.

MERVE :P eki onu sevdiğinden emin misin?

SEMİH :Niye sordun ki?

MERVE :Ne bileyim. Aklım almıyor da ondan. Hem sevip hem de hiçbir şey yapmamana aklım almıyor da.

SEMİH :Çok şey yaptım aslında. Ama kendi kendime.

MERVE :Mesela.

SEMİH :Şiir yazdım.

MERVE :Hadi be.

SEMİH :Hani dönem başı gitar çalıp şarkı söylemiştik ya, o gün Burçin şarkı söylerken gitar çalabilmeyi o kadar çok istemiştim ki, sonra bir şiir okumaya kalkışmıştım hatırladın mı?

MERVE :Evet.

SEMİH :D aha doğrusu okumaya çalıştım.

MERVE :( Gülerek) Heyecandan bitirememiştin.

SEMİH :Hepiniz gülmüştünüz.

MERVE :Evet.

SEMİH :İşte o şiiri Burçin’e yazmıştım.

MERVE :Of ya. Amma kırılmışsındır.

SEMİH :O da gülmüştü.

MERVE :Herkes gülmüştü, o da herkesle beraber. Hem o kendine yazıldığını bilmiyor du ki.

SEMİH :( Gülerek) Herkesin sırasına çiçek bırakan kimdi biliyor musun?

MERVE :Yapma o romantik sen miydin?

SEMİH :Sadece ona vermeye cesaret edemedim, bütün kızların masasına bıraktım.

MERVE :Semih sen de dalga geçilmeyi hak etmişsin yani.

SEMİH :Evet ama bütün sınıf da çok abarttı, tahtaya o kadar geyik şeyler yazıldı ki sonra.

MERVE :O yüzden mi hep sakladın kendini.

SEMİH :Bilmiyorum…Sigara bile içtim.

MERVE :Saçmalamışsın ama.

SEMİH :Hiç belli etmedim ama.

MERVE :Bazen tuhaflıkların oluyordu ama aşık olma olayı aklımıza gelmedi. Hem iki yıldır kankayız.

SEMİH :Sizin yüzünüzden adım kız Semih oldu.

MERVE :Ona aşık olmasaydın bizimle takılmaz mıydın?

SEMİH :Takılırdım… Belki bu kadar takılmazdım. Hepinizi çok seviyorum ama, bilmiyorum Merve. Sence o da anlamamıştır değil mi?

MERVE :Valla hiç bahsi geçmedi.

SEMİH :Şüphelenmedi bile.

MERVE :Belki de hissetmiştir bir şeyler.

SEMİH :Size kesin söylerdi.

MERVE :Sen niye söylemedin.

SEMİH :Ben erkeğim.

MERVE :Ama kız Semih olmayı göze aldın.

SEMİH :Şimdi ne yapıyor acaba.

MERVE :Uyuyordur.

SEMİH :Ben uyuyamazdım.

(Sessizlik)

MERVE :Bence konuş onunla.

SEMİH :Neyi?

MERVE :Söylemek istediklerini, hissettiklerini.

SEMİH :Olmaz.

MERVE :Neden?

SEMİH :O… O ölecek.

MERVE :Onu üzmeden anlatabilirsin. Onun için bu güne kadar neler yaptığını anlat. Bunları duymak her kızın hoşuna gider.

SEMİH :Olmaz.

MERVE :Niye?

SEMİH :Böyle bir durumda asla olmaz… Bu çok kötü bir fikir.

MERVE :Ben olsam konuşurdum.

EDA :( Arkadan) Ama o sen değil.

MERVE :Eda!

EDA :Üzgünüm uykum kaçtı, uyumaya çalıştım ama olmadı, ister istemez duydum.

MERVE :Amma adisin ha.

EDA :Asıl senin yaptığın adilik. Verdiğin öğütler hiç de mantıklı değil.

MERVE :Niyeymiş o?

EDA :Yangına körükle gidiyorsun. Zaten durum berbat. Bunu duyması Burçin’e ne katacak.

MERVE :Nasıl söyleyeceği önemli.

SEMİH :Tamam kızlar bırakın tartışmayı.

EDA :Başkalarının özel durumlarında bu kadar kesin tavsiyelerde bulunmak yanlış.

MERVE :Ne yani bön bön dinlese miydim?

EDA :Bak onu yapsan daha faydalı olurdun.

MERVE :Eda her şeyi bildiğini mi zannediyorsun.

EDA :Hayır.

MERVE :Ama öyleymiş gibi davranıyorsun.

EDA :Sana öyle geliyor.

SEMİH :Yeter artık, tamam çok uzattınız.

MERVE :Burada farelerle yatmak da çok saçma.

EDA :Saçmaysa kapı orada.

MERVE :Öyle mi Eda?

EDA :Evet.

MERVE :( Kapıya yönelir) Bence şu an sen de insanların hayatıyla oynuyorsun. Bu kadar insanı buraya getirip disiplinlik etmeye hakkın yok. Tabi senin tuzun kuru ne ders notların benim kadar kötü, ne de Belemir gibi burslu değilsin. Bu iş bittiğinde en zararlı biz çıkacağız.

EDA :Herkes kendi kararıyla geldi.

MERVE :Gelmesek dışında kalacaktık.

EDA :Ne yapsaydık peki?

MERVE :Müdürle konuşurduk, salonda oynanırdı oyun.

EDA :Bunu daha önce de tartıştık.

MERVE :Ama çözemedik.

EDA :Bütün okulun karşısına ‘ben öleceğim ama ölmeden beni izleyin sonra da ağlayarak alkışlayın’ diye mi hissettirseydik.

MERVE :P eki burada ne hissedecek.

EDA :Biz onun için farklıyız. Burası da onun için farklı olacak. Hem onun hayali hep böyle bir şey.

MERVE :Nerden biliyorsun?

EDA :Hissediyorum.

MERVE :Ha ha çok komik (çıkar)

SEMİH :Ayıp ediyorsunuz birbirinize.

EDA :Gitmek için mazeret arıyordu zaten.

MERVE :( Dışardan bağırarak) Duydum dediğini.

(Sessizlik)

EDA :Buranın aydınlatmasını nasıl yapacağız Semih?

SEMİH :Merak etme ben halledeceğim.

EDA :Nasıl halledeceksin.

SEMİH :Sen o işi bana bırak.

EDA :Bak bir sakatlık çıkmasın.

SEMİH :Sen merak etme.

5. Sahne

SES :Cumartesi öğleden sonra.

(Bodrum katını mini bir sahneye çevirmek için hazırlık yapmaktadırlar.)

BELENİR :D ışarısı sakin arkadaşlar. Sıdıka öğretmen bahçede çay içiyor.

EDA :Merve nerede?

BELEMİR :Yukarda ders çalışıyordu.

AYŞEN :Belemir istersen sen de çık, kalanı biz hallederiz. Hem senin dersleri kesinlikle vermen lazım.

BELEMİR :Bitsin çıkarım.(arkada bir şeyler ile oyalanır)

AYŞEN :İçimizdeki tek burslu o ama dün geceden sonra ne olduysa en cansiperane çalışan da o oldu.

SEMİH :Belemir sen matematik çalışmayacak mıydın?

BELEMİR :Bir ara çalışırım.

SEMİH :D ün akşam bayağı sızlanıyordun ama.

BELEMİR :Okul elbet biter ama bu gün burada olmazsam, bu günü bir daha geri getiremem.

EDA :Ama Belemir senin karneye zayıf gelirse atılırsın.

BELEMİR :Normal bir okula giderim bende.

SEMİH :Sen buraya girmek için binlerce insanı geride bıraktın, millet linç eder seni.

EDA :Niye?

SEMİH :Kazandı okumadı, yerimizi gasp etti diye.

EDA :Aman sanki her gün burayı takip ediyor onlar da. Asıl Belemir’in ailesi yıkılır.

BELEMİR :Hadi bırakın beni de şu işimizi bitirelim.

EDA :Neyse yarına işimiz kalmadı. Kemikkıran tehlikesini yaşamayacağız.

SEMİH :Elektrik işini hallettim sayılır arkadaşlar.

AYŞEN :Nerden bulacaksın o kadar ampulü.

SEMİH :Orasını karıştırma.

AYŞEN :Başımıza bir sakatlık açmayasın.

SEMİH :Açmam merak etme.

AYŞEN :Neyse provaya başlayalım o zaman.

EDA :Merve ders çalışıyormuş.

AYŞEN :Sen oyna.

BELEMİR :Merve oynayacaktı ayıp olur.

EDA :Evet ayıp olur. Dün akşam da biraz atıştık, kasıtlı olarak yaptığımı düşünür.

AYŞEN :Ama derslerini de çalışmalı.

EDA :Semih oynasın.

SEMİH :Saçmalama.

EDA :Senin için güzel olur işte.

SEMİH :Yapamam.

MERVE :( Kapıdan) Başka bir sürü şey yapmışsın ya.

AYŞEN :Gelmeyeceksin diye düşünmüştük.

MERVE :Bir türlü çalışamadım. Okuduğum hiç bir şeyi anlayamıyorum.

AYŞEN :Küçük bir prova yapalım mı Merve?

MERVE :Semih oynasın.

AYŞEN :D öneklik yapıyorsun.

MERVE :Hayır yapmıyorum.

AYŞEN :İçimizde en kabiliyetli sensin ama yan çiziyorsun.

EDA :Mesele başka.

AYŞEN :Neymiş?

EDA :Gizli.

AYŞEN :Arkadaşlar bende birbirimizden gizlimiz saklımız yok sanıyordum.

MERVE :Öyleyiz.

AYŞEN :Öyle gözükmüyor ama.

EDA :Ayşen şimdilik gizli zamanla anlarsın.

AYŞEN :Öyle olsun.

SEMİH :Tamam, tamam. Sakladıkları şey benimle ilgili.(sessizlik, zorlanarak) Ben… Burçin’e aşığım.

BELEMİR :( Alaylı) Yapma ya, Burçin’e aşık mı?

MERVE :Belemir!

AYŞEN :Hadi ya. Senin için üzüldüm.

EDA :Bu ne biçim laf şimdi.

AYŞEN :Yani ortadaki durum nedeniyle.

SEMİH :Neyse şimdi prova olayını halledelim de biraz dinlenelim.

MERVE :Bence sen oyna Semih.

SEMİH :Olmaz ben yapamam.

MERVE :Şiir yazdın ama.

BELEMİR :Yapma ya, şiir de mi yazdın.

EDA :Belemir! Sen gidip ders çalışsana.

SEMİH :Ben pazartesiye kadar ezberleyemem.

MERVE :Sufle veririz.

SEMİH :O ne?

MERVE :Arkadan fısıltıyla hatırlatırız. Zaten beş sayfalık oyun.

SEMİH :Beceremem.

EDA :Korkaklık etme, aşk adama her şeyi yaptırır.

AYŞEN :Aşk deyince aklıma bir şarlı geldi arkadaşlar. (muzipçe)

Sanki o putmuş gibi, hayat sırf buymuş gibi, hem aç hem tokmuş gibi, hem var hem yokmuş gibi, ben ona resmen aşığım… onu benden almasınlar, bize bulaşmasınlar, arayıp sormasınlar, kıskandırıp durmasınlar, ben ona resmen aşığım… hem ilk hem sonmuş gibi, en güzeli oymuş gibi, bunca yıl beklediğime deymiş gibi, ben ona resmen… (semih’in eğlenmediğini görünce şarkıyı keser)

SEMİH :Teşekkürler Ayşen benim için seçilebilecek en güzel şarkıyı seçmişsin.

(Sessizlik. Herkes kendi önüne eğilerek yaptığı iş ile meşgul olur)

EDA :Merve, dün gece sana öyle davrandığım için özür dilerim

MERVE :Önemli değil haklıydın.

EDA :Hem yorgunluktan, hem de sinir bozukluğundan. Kusura bakma. (Telefonu çalar) Efendim baba.

(Babanın sesi duyulmaz)

B :Neredesin?

EDA :Okuldayım baba.

B :Yalan atıyorsun.

EDA :Yalan atmıyorum Baba.

B :Bu gün hiç görmedik dedi öğretmenin.

EDA :Şey bahçedeydim, beni ondan görememiştir.

B :Ne yapıyorsun bahçede.

EDA :Biraz hava almaya çıktım dolaştım.

B :Bana yalan atma.

EDA :Sana yalan atmıyorum baba.

B :Bütün gün görmemiş seni.

EDA :Görememiştir çünkü ortada dolaşmıyorum.

B :Neler karıştırıyorsun söyle.

EDA :Arkadaşlardan birisinin başına kötü bir şey geldi baba, onun için bir şeyler yapıyoruz.

B :Sanane arkadaşlarından dersini çalış sen.

EDA :Çalışıyorum baba.

B :Birazdan okulu arayıp nöbetçi öğretmenle konuşacağım, yanına çık beni bekle.

EDA :Yapma baba benimle konuştun ya öğretmeni niye arayacaksın.

B :Sana göz kulak olsun diye. Sen yine abuk subuk işlerle uğraşıyorsundur.

EDA :Hayır baba anlamıyorsun, abuk subuk işlerle uğraşmıyorum eve gelince sana her şeyi anlatırım, o zaman anlarsın.

B :Ne diyorsam onu yap, hemen öğretmeninin yanına çık.

EDA :P eki…

MERVE :Ne oldu.

EDA :Ne olacak yine zehirli okunu batırdı.

MERVE :Neyse işimiz bitti gibi bir şey.

EDA :Nöbetçi öğretmene telefon edecek.

MERVE :Üzülme Sıdıka Öğretmen iyidir.

EDA :Bitmez ki burada. İşkillendi bir kere, pazartesi müdüre de telefon eder… Her şeyi berbat edecek.

MERVE :Üzülme canım nerden anlayacaklar ki.

EDA :Keşke bir şey söylemeseydim.

MERVE :Bir şey söylemedim ki?

EDA :Ama öyle soru bombardımana tutuyor ki kaçış yok.

MERVE :Takma kafana.

EDA :P azartesi müdür çağırır.

MERVE :Çağırsın.

EDA :Ama bir arkadaş zor durumda dedim. Babam işkillenir şimdi. Lanet adam benimle bu kadar ilgileneceğine evliliğini kurtarsaydı.

MERVE :( Sarılır) Bir şey olmayacak merak etme.

EDA :Öğretmeni arayacak, şimdi çıkayım da işler sarpa sarmasın.

MERVE :Eda, anca beraber kanca beraber. Başaracağız merak etme.

6. Sahne

SES :P azar günü anormal bir durumun ardından.

(Hepsi panik ile içeri girer, bir yerden kaçıyormuş gibi bir hava vardır.)

MERVE :Yandık, yandık, yandık. Şimdi ne yapacağız. Yandık, yandık, yandık.

EDA :Sakin ol Merve.

AYŞEN :Valla demesi kolay ama olunmuyor.

MERVE :Yandık, yandık, yandık.

EDA :İyi de bu kız krize girdi.

MERVE :Yandık yandık yandık.

AYŞEN :Sakin ol Merve

EDA :Ne oldu güzelim.

MERVE :Yandık, yandık, yandık.

EDA :Merve kendine gel.

AYŞEN :Merve ne olur sakinleş.

MERVE :Sakinleşemiyorum, nasıl sakin olabilirim.

(Semih girer)

MERVE :Adi ne yaptın sen hayatımızla oynadın. Yaktın bizi, yaktın.

SEMİH :Merve bağırma yukardan duyacaklar.

MERVE :D uyarlarsa duysunlar değişen ne olacak ki Belemir zaten burayı söyler şimdi.

SEMİH :Belemir neyi söyleyecek.

EDA :Sen hangi dünyada yaşıyorsun Semih.

SEMİH :Ben Kemikkıran’ın herkesi topladığını biliyorum gerisini bilmiyorum.

AYŞEN :Sen salonda yok muydun?

SEMİH :Hayır ben saklandım.

MERVE :Saklanırsın tabi, nasılsa yerine çıkacak kurbanlar var.

SEMİH :Ya Allah aşkına ne olduğunu adam gibi anlatırımsınız?

EDA :Biri tuvaletlerden ampulleri çalmış Semih!

SEMİH :Tamam bu kadarını biliyorum.

AYŞEN :Nerden biliyorsun.

SEMİH :Şuradakilerden belli olmuyor mu? Ya söylesene Belemir’e ne oldu?

AYŞEN :Kemikkıran biz öğlen yemeğini yerken, yemeğini yiyen hemen spor salonuna geçsin dedi. Biz bir şeyden şüphelenmedik tabii. Salona herkes geldikten sonra başladı gürlemeye.

MERVE :( Kontrolsüz) Şakacı bir arkadaşımız tuvaletlerin ampulleri almış da, şimdi biz şaka neymiş görecekmişiz de…

AYŞEN :Merve tamam. Sakin sakin anlatmaya çalışıyorum… Sonra esti gürledi, şimdi kim yaptı çıksın ortaya dedi. Yoksa teker teker her yeri arayacağını söyledi.

SEMİH :Burayı bulamazdı.

AYŞEN :Nerden biliyorsun?

SEMİH :Bilmiyorum.

AYŞEN :Sonra Belemir parmak kaldırdı. Ben yaptım öğretmenim dedi.

SEMİH :İnandı mı peki?

AYŞEN :Bilmem, sonra herkes çıksın dedi. Belemir’i odasına çağırdı. Biz de ilk fırsatta buraya geldik.

SEMİH :Neden kendini feda etti?

EDA :D ün akşamdan beri onda bir değişiklik var. (Merve’ye) Dün sen yokken ders çalışmaya çık dedik bizi takmadı bile.

MERVE :Oysa ki Cuma gecesi benim kadar sızlanıyordu.

EDA :Burada oyalanmayalım da Belemir’e bakalım.

AYŞEN :P eki Belemir’e ne olacak şimdi.

SEMİH :Kesin okuldan atarlar.

EDA :Attırmayız.

AYŞEN :Biz ne yapabiliriz ki?

EDA :Salı sabahı çıkıp hepimiz suçumuzu itiraf edeceğiz. Belemir’in de hiç suçu olmadığını söyleriz. Anca beraber, kanca beraber arkadaşlar.

SEMİH :Sizin çıkmanıza gerek yok. Ben yaptım bu işi cezası neyse çekerim.

AYŞEN :Kendin için yapmadın ki

EDA :P azartesiyi atlatalım, Burçin’e sürprizimizi yapana kadar kimse kimseye bir şey söylemiyor arkadaşlar anlaştık mı?

7. Sahne

(Belemir içeri girer. İçerde kimse yoktur. Bir süre eşyalar ile ilgilenir. Kulis kısmında oyalanır. Elinde montu vardır. Gidiyor izlenimi verir. Bu sırada kapıda Semih belirir. Belemir bir süre fark etmez, bu sırada kulis kısmında aynayı düzeltiyordur. )

SEMİH :O ayna oraya iyi denk geldi değil mi?

BELEMİR :Efendim?…Ha evet iyi oldu. Burayı temizleyemeyiz sanıyordum.

SEMİH :Bayağı yoruldunuz ama.

BELEMİR :Sen de ışıkları yaparken yoruldun.

(Sessizlik)

SEMİH :Belemir çok üzgünüm.

BELEMİR :Niye?

SEMİH :Benim yüzünden başın belaya girmiş.

BELEMİR :Boş ver. Bir şey olmaz merak etme.

SEMİH :Benim eşekliğim, bu kadar ciddi bir bela açabileceğimi düşünemedim.

BELEMİR :Boş ver Semih. Hem çok iyi oldu bu ışıklar. Bence harika bir iş yaptın.

SEMİH :Abartılacak bir şey değil

(Sessizlik)

SEMİH :Belemir.

BELEMİR :Efendim.

SEMİH :Cuma akşamından beri çok değiştin, ne oldu sana?

BELEMİR :Anlamadım?

SEMİH :Cuma akşamı derslerden bahsediyordun. Ne kadar önemli olduğunu falan söylüyordun, bu günse okuldan atılma pahasına kendini feda ettin.

(Bir süre bir noktaya bakakalır)

BELEMİR :Cuma gecesi uyumadan biraz önce burada eski bir biyoloji kitabı buldum. Birisi ilk sayfasına bir not düşmüş, onu okuyunca bir an dank etti.

SEMİH :Ne yazmış?

BELEMİR :Bende kalsın. Yazan şimdi kim bilir nerede ama olsun, onun için özel, ona ayıp etmeyelim. Ama yazdığı yaşayamamakla ilgili. Elinde fırsat varken değerlendirememekle. Basit bir şey ama, öyle güzel yazmış, öyle içten anlatmış ki dört beş cümlede… Hani bir kitap okudum hayatım değişti derler ya. Komik ama onun gibi bir şey oldu.

(sessizlik)

BELEMİR :Semih!

SEMİH :Efendim.

BELEMİR :Söz ver bana, buradan vazgeçmeyeceğinize, yarın sabah beni kurtarmak için bir şey yapmayacağınıza söz ver.

SEMİH :Ama böyle gitmeni hiçbirimiz kabul edemeyiz.

BELEMİR :Semih ne olur söz ver hem buradan vazgeçmeyeceğinize, bir de Burçin’i gülümseteceğine söz ver.

SEMİH :İkincisi en zoru.

BELEMİR :Bence en kolayı, sen yeter ki iste.

SEMİH :Bilmiyorum, ne olacak, nasıl olacak inan hiç bilemiyorum.

BELEMİR :Güzel olacak. Hem de çok güzel olacak. Yarın akşam burası büyülü bir yer olacak. Ayrıca bir prens ve prenses olacak burada.

SEMİH :( Belemir’e sarılır) İyi ki sizin gibi dostlarım var. Bin defa kız Semih deseler de sizden vazgeçmem… Bu arada Kemikkıran’ı bu boyunla o ampülleri aldığına nasıl ikna ettin.

BELEMİR :( Çıkarlarken) Dur bunu kızlara da anlatacağım.Öyle tuhaf yalanlar buldum ki şimdi ben bile şaşıyorum. (Çıkarlar ve ses derinleşir.)

8. Sahne

SES :P azartesi akşamı, Burçin’in gelmesinden biraz önce.

SEMİH :Her şey tamam mı?

MERVE :Telaşlanma tamam.

SEMİH :Ben şu ampulleri bir daha yakayım.

MERVE :Semih! O ampulleri elli defa kontrol ettin.

SEMİH :Eda ağzından bir şey kaçırmaz değil mi?

MERVE :Hangi konuda?

SEMİH :Tabi ki sürpriz konusunda. Sen ne sandın?

MERVE :Bir şey sanmadım.

SEMİH :Hayır sen öbür olayı zannettin.

MERVE :Merak etme her iki konuda da bir şey söylemez. Bu konuda Eda’ya güvenmeyeceksin de kime güveneceksin.

SEMİH :Sen işkillendirdin ne yapayım.

MERVE :Ne yaptım ki ben.

SEMİH :Hangi konuda dedin.

MERVE :Eee ne var bunda.

SEMİH :D emek ki öbür konu da kafandaymış.

MERVE :Semih iyi misin?

SEMİH :İyiyim.

MERVE :Belli olmuyor ama.

(Sessizlik)

MERVE :Semih senin sorunun ne biliyor musun?

SEMİH :Hangi konuda?

MERVE :Semih!

SEMİH :Neymiş?

MERVE :Başkalarının ne düşündüğünü çok önemsiyorsun.

SEMİH :Ben mi?

MERVE :Hayır arkandaki.

SEMİH :He he.

MERVE :Kendine hiç güvenin yok.

SEMİH :Hayır var.

MERVE :Evet öyle. Eda, Burçin’e senin Burçin’i sevdiğini söyleseydi hala burada oturur muydun?

SEMİH :Otururdum.

MERVE :İnanmam.

SEMİH :Ne yapayım, sana inandırmak için tavanda mı yürüyeyim.

MERVE :Biraz önce hangi konuda diyince (çimdikler) niye çimdik yemiş gibi oldun.

SEMİH :Merak ettim.

MERVE :Semih ister kabul et, ister etme sen başkalarının ne düşündüğünü çok önemsiyorsun.

SEMİH :Ne yapayım bazen kendi kendime… (duraksar)

MERVE :Evet.

SEMİH :Boş ver.

MERVE :Hadi ne güzel dertleşiyoruz burada.

SEMİH :Bazen kendime olan güvenimi kaybediyorum.

MERVE :Niye.

SEMİH :Kendimi yakışıklı hissetmiyorum.

MERVE :Komiksin Semih.

SEMİH :Yani etkileyici hissetmiyorum. Konuşmam, yürüyüşüm, anla işte.

MERVE :Çünkü başkalarının senin hakkındaki düşüncelerine önem veriyorsun.

SEMİH :Belki de.

MERVE :Bence şu an içinden gelen neyse onu yap.

SEMİH :Aslında dün gece aklıma ne geldi biliyor musun.

MERVE :Ne?

SEMİH :Şimdi ben ev sahibini oynarken Burçin’e seni seviyorum diyeyim. Oyunun içinde.

MERVE :Güzel bir sürpriz olur.

SEMİH :Evet ama hala yapıp yapmama konusunda emin değilim.

MERVE :Bence çok romantik olur.

(Bu sırada içeri Ayşen ve Eda girer. Ayşen, Burçin’in gözlerini kapatmıştır. İçeri girerler.)

AYŞEN :Tamam birazdan açacaksın.

BURÇİN :Ayşen nereye getirdin beni.

AYŞEN :Sabret şimdi göreceksin. (Semih’e ışıkları yakmasını işaret eder, Semih tuvaletlerden çalınan ampullerden yaptığı basit ışık düzeneğini açar. Görüntü daha çok panayır stantlarını anımsatır.) Bir-iki-üç şimdi açabilirsin.

BURÇİN :Burayı siz mi yaptınız?

MERVE :Çoğunu Semih yaptı.

BURÇİN :Burası… Burası masallardaki gibi bir şey olmuş.

SEMİH :Elimizden gelen bu.

BURÇİN :D emek sürpriz dediğiniz şey buydu.

MERVE :Evet. Öğreneceğim diye bütün gün başımızın etini yedin. İşte: Burçin’in tiyatrosu… Nasıl beğendin mi sürprizimizi.

BURÇİN :Siz delisiniz

SEMİH :Kulisinize en sevdiğinizi çikolatadan koyduk, bir de meyve suyu.

BURÇİN :Kuliste mi yaptınız.

AYŞEN :Kulis dedikleri şuradaki masa canım.

BURÇİN :Bunu da nerden çıkarttınız.

MERVE :Bir gazetenin ekinde okuduk. Büyük tiyatrocular oyun öncesi ne yapar, ne yer-içermiş diye.

BURÇİN :Hayır onu kastetmedim. Yani bu tiyatro olayını nerden çıkarttınız.

(Sessizlik )

BURÇİN :( Ağlar) Siz delisiniz.

AYŞEN :Eee hadi ilk oyunumuzu izlemek için sabırsızlanıyoruz.

BURÇİN :İlk oyun mu?

MERVE :Biletimizi bile aldık, başlasın kardeşim oyun yoksa protesto ederiz.

BURÇİN :Ne oynayacağız ki.

MERVE :Valla bilette Mürebbiye yazıyor, herhalde yazılan oyun oynanıyordur tiyatrolarda.

BURÇİN :İyi de hazırlık yapmadık.

AYŞEN :Senin ezberinde değil mi?

BURÇİN :Ezberimde de… Hanımefendi rolü de var.

AYŞEN :Biz o rolde küçük bir değişiklik yaptık.

BURÇİN :Nasıl?

MERVE :O rolü artık beyefendi yaptık.

BURÇİN :Hadi canım! Semih sen mi oynayacaksın.

SEMİH :Arkadaşlar öyle isteyince.

MERVE :Semih! Biz istemedik, o rolü oynamayı SEN İSTEDİN.

BURÇİN :Sen pek tiyatro sevmezdin.

SEMİH :Sevmem de…

AYŞEN :Meğer bayılıyormuş da bizden saklıyormuş. Fırsat çıkınca atlayıverdi.

BURÇİN :Valla büyük sürpriz.

MERVE :D aha büyüklerine de hazırlan.

SEMİH :Abartıyorlar. Ben öyle okuyacağım işte.

MERVE :Semih! İki gündür yemeyip, içmeyip ezber yapıyorsun, ne okuması.

BURÇİN :Burayı müdür bilmiyor değil mi?

AYŞEN :Hayır.

BURÇİN :Yoksa bu ampuller bu gün müdürün sabah konuşmasında söylediği şey mi?

AYŞEN :Sayılır.

BURÇİN :Hadi canım?

SEMİH :Ödünç aldık, yerine bırakılacak.

BURÇİN :Belemir bunlar yüzünden… O mu aldı bunları.

AYŞEN :Sayılır.

BURÇİN :Sayılır mı? Arkadaşlar Belemir hayatını mahvetmiş, okuldan atılacak.

MERVE :Hadi oyunumuzu oynayalım sonra konuşuruz, söz sana tüm ayrıntıları ile anlatacağım.

AYŞEN :Eda nerede?

MERVE :Gerçekten, şimdiye kadar çoktan gelmeliydi.

BURÇİN :Bir ara telefon geldi. Sonra da geri gelmedi. Ben sizinle diye düşünmüştüm.

MERVE :Babası mı aradı acaba?

BURÇİN :Olabilir.

AYŞEN :Gidip bir baksak.

SEMİH :Ben bakarım.

MERVE :Sen otur! Biz Ayşen’le bakarız.

SEMİH :İkiniz gitmeyin dikkat falan çekersiniz, ben giderim.

MERVE :Otursana Semih! Biz bakarız, sen yatakhaneye kadar çıkıp rahat rahat gezebileceğini mi sanıyorsun. Hem biraz çalışırsınız (Burçin’e) biz gelince başlarsınız, yoksa başka oyununu izlemeye gelmeyiz.

BURÇİN :İzlenecek başka oyunum olacağını sanmıyorum.

(Sessizlik)

MERVE :Neyse biz Eda’ya bakıp gelelim. (Çıkarlar)

(Burçin, Semih yalnız kalırlar)

SEMİH :Otursana

BURÇİN :Otururum

SEMİH :Yorulma

BURÇİN :Yok iyiyim böyle.

SEMİH :Yorulursan oyunu rahat oynayamazsın diye…

BURÇİN :Tamam madem bu kadar ısrar ediyorsun.

SEMİH :Yok etmiyorum, oturmak istemiyorsan oturma.

SEMİH :Semih iyi misin?

SEMİH :İyiyim… Hayır değilim.

BURÇİN :Neden.

SEMİH :Heyecanlıyım.

BURÇİN :Oyun yüzünden mi?

SEMİH :Hayır… Evet.

BURÇİN :Senin oynamak istemen büyük sürpriz.

SEMİH :Evet arkadaşlar… Arkadaşlara ısrar edince onlar da bana bıraktılar oynamayı.

BURÇİN :Arkadaşlar mı?

SEMİH :Kızlar yani.

BURÇİN :Semih!

SEMİH :Efendim.

BURÇİN :Benimle bir yabancı gibi konuşuyorsun.

SEMİH :Yok canım.

BURÇİN :Yüzüme bile bakmıyorsun.

SEMİH :Bakmıyor muyum? Bakıyorum ya.

BURÇİN :Semih, bana öyle davranma.

SEMİH :Nasıl davranmayayım.

BURÇİN :Hiçbir şey yokmuş gibi.

SEMİH :Öyle davrandığımı nerden çıkarıyorsun.

BURÇİN :Her şey eskisiymiş gibi yapmaya çalışıyorsun.

SEMİH :Öyle değil mi canım?

(Sessizlik)

BURÇİN :( Ağlayarak) Öyle değil Semih.

SEMİH :Ağlama Burçin.

BURÇİN :Nasıl ağlamayayım Semih. Evde hafta sonu annem babamda kocaman bir maske. Ne zaman arkamı dönsem gözleri yaşlı. Bana bakınca gülüyormuş gibiler. Burçin ne yersin kızım. Nereye gidelim. Canın ne istiyor… Komşular geliyor yüzüme gülüyor, arkamı dönünce acayip acıtan bir sessizlik. Hepsinin gözleri ıslanmış. Hepsinin kafasından geçen aynı. (Hıçkırıklarla) Biliyor musun ölmekten korkmuyorum. Ama böylesi haksızlık. Keşke birden… Depremde, trafik kazasında ne bileyim herhangi bir şekilde. Böyle ölmek istemiyorum Semih. Herkesin böyle bakmasına, böyle davranmasına dayanamıyorum. Bari siz yapmayın bunu. Acımayın… Ne olur acımayın bana.

SEMİH :Valla acımadım sana. Burçin ben öyle baktım çünkü başka bir şey var.

BURÇİN :Ne var Semih, böyle bir durumda başka ne olabilir.

SEMİH :Bilmiyorum, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Yoksa acıyarak bakmadım, iki gözüm önüme düşsün aklımdan bile geçmedi.

BURÇİN :Kıvranma Semih, ne zaman başımıza böyle bir olay geldi ki. Nasıl davranabilirdin ki. Bu durum ne benim ne sensin suçun. Öyle davranmasan da nasıl davranacaksın ki. Aşağıda tükürsen aynı, yukarı da.

SEMİH :Yemin ederim…Hayır anlatacağım, sahneye gel. Oyuna başlıyoruz.

(Sahneye çıkarlar, Burçin şaşkındır, ışık kapanır)

9. Sahne

SES :Semih’in hayatı boyunca unutamayacağı anlardan en önemlisi.

SEMİH :Julia

BURÇİN :Buyurun madam (haline kızarak) pardon. Buyurun beyefendi.

SEMİH :Bana baksana kızım. Başını kaldır. Seninle konuşurken gözlerini görmek isterim.

BURÇİN :Baş üstüne efendim.

SEMİH :Çocukların Fransızcası nasıl gidiyor?

BURÇİN :Çok zeki çocuklar efendim.

SEMİH :Gözlerini kaçırma, Zeki çocuklar diyorsun’ Pekala. Neden olmasın? Ya matematikten durumları nasıl? Çabuk kavrıyorlar sanırım.

BURÇİN :Evet efendim. Özelikle Vanya.

SEMİH :Ona ne şüphe ben matematikte başarılıydım. Babasına çekmiş besbelli ne dersin?

BURÇİN :Evet efendim.

SEMİH :Sessiz bir kızsın değil mi?… (Aksesuarını çıkarır, oyun kişiliğinden çıkar) Ben de Burçin. Yani bazı konularda özellikle. Söyleyecek çok şeyim olsa da hiçbir şey söyleyemiyorum… Evdeki odamda, yatağımın yanındaki duvarda fotoğrafların asılı. Bir gün gezide topladığın taşlardan aşırdığım bir tanesi, yırtıp attığın müsvedde ders kağıtların, sana ait önemsiz bir sürü ıvır zıvır. Hepsi yatağımın başucunda.

BURÇİN :Anlayamadım.

SEMİH :( Aksesurını takar)…Neyse. (Önündeki metne bakar) Şimdi biz hesabımızı görelim. Para falan istediğin yok ama paraya ihtiyacın vardır herhalde. Dur bakayım, sana ayda otuz ruble verecektim. Öyle anlaşmıştık değil mi?

BURÇİN : (Şaşırmış) Kırk ruble beyefendi.

SEMİH :Hayır. Hayır. Otuz. Şuraya kaydetmiştim. (Defteri gösterir) Yanımda çalışan mürebbiyelere hep otuz ruble veririm. Sana kırk diyen kim?

BURÇİN :Siz efendim. Para konusunda başka biriyle konuşmadım ki.

SEMİH :Olacak şey değil. Belki otuz dedim de sen kırk anladın. Yere bakacağına, yüzüme baksan böyle bir yanlışlık olmazdı. Şimdi gözünü ayırma benden. Tane tane söylüyorum. Ayda otuz ruble.

BURÇİN :Madem ki siz öyle diyorsunuz beyefendi.

SEMİH :Tamam. Anlaştık. Ayda otuz ruble… Dur bakayım sen tam iki aydır buradasın.

BURÇİN :İki ay beş gün.

SEMİH :Yo yo tam tamına iki ay. Buraya kaydetmişim. Sen de benim gibi defter tutsan böyle karışıklık çıkmaz. Demek otuz rubleden iki aylık maaş… Altmış ruble eder.

Tamam mı?

BURÇİN :( Diz kıvırarak selam verir) Evet, efendim sağ olun efendim

SEMİH :İçinden dokuz pazarı çıkaralım. Pazar günleri için para ödenmeyeceğini konuşmuştuk değil mi?

BURÇİN :Hayır efendim.

SEMİH :Gözlerini göreyim gözlerini… Konuştuk tabi… Bunu yazmağa bile gerek görmemişim. Çünkü Pazar günlerini her zaman hesaptan düşerim. Pazarları için para ödemem dediğimi hatırlamıyor musun?

BURÇİN :Hayır beyefendi.

SEMİH :İyi düşün.

BURÇİN :( Düşünür) Hayır efendim.

SEMİH :Aklın kim bilir nerelerde? Gözlerini gözlerimden kaçırıyorsun gene. Gözünü gözüme dik de söyle… Hatırladın mı şimdi?

BURÇİN :Evet efendim.

SEMİH :Ne dediğini işitemedim, Julia.

BURÇİN :( Daha yüksek sesle) Evet Efendim

SEMİH :( Aksesuarını çıkarır) Sana şiir yazdım Burçin, hem de bir çok kere. Ama hiçbirini yüksek sesle söyleyemedim.

BURÇİN :Şiir mi yazdın.

SEMİH :( Başı önde) Evet.

BURÇİN :Okusana.

SEMİH :Beğenmezsin, basit bir şey işte.

BURÇİN :Gözlerimin içine bak ve yüksek sesle oku.

SEMİH :Karda yürüdüm,

İz bıraktım geride

Birde sessizliğimi, sana söyleyemediklerimi.

BURÇİN :Bu güne kadar duyduğum en anlamlı sözler.

SEMİH :Neyse ben gidip kızlara bakayım. Daha gelmediklerine göre bir şey olmuştur.

BURÇİN :( Semih çıkarken) Hayır Semih oyuna devam etmek istiyorum.

(Aksesuarlarını takarlar)

SEMİH :İyi hatırlayacağından emindim… Üç günlük tatili de hesaba katarsak…

BURÇİN :İki gün madam. Noel ve yılbaşı.

SEMİH :D oğum günün de var. Doğum gününle beraber üç gün eder.

BURÇİN :D oğum günümde çalışmıştım efendim.

SEMİH :Çalıştın mı? Aaa ne gereği vardı? Bize gelen mürebbiyeler doğum günlerinde izinli sayılır.

BURÇİN :Ama ben çalıştım efendim.

SEMİH :Orası beni ilgilendirmez. Şimdi mali durumu gözden geçiriyoruz. Ama ille, dediğim dedik diyeceksen, tatili iki günden hesaplayayım.

BURÇİN :Ben çalışmıştım, beyefendi.

SEMİH :D ediğim dedik diyorsun.

BURÇİN :Hayır beyefendi.

SEMİH :P ekala madem tatili üç gün olarak hesaplıyoruz, aylığından on iki ruble düşüyoruz demektir. Sonra küçük Koyla dört gün hasta yattığı için ders yapılmadı.

BURÇİN :Ama be Vanya’ya ders verdim.

SEMİH :D oğru ama, ben seni iki çocuğa ders veresin diye tuttum. İş yarıya düştüğü zaman da tüm ücret ödeyeceğim?

BURÇİN :Hayır beyefendi?

SEMİH :Öyleyse onu da hesaptan düşeceğiz. Ayrıca, üç gün dişin ağrımıştı. Eşim öğleden sonraları dinlenmen için izin vermişti sana. Tamam mı?

BURÇİN :Saat dörtten sonra. Saat dörde kadar çalıştım.

SEMİH :( Defterine bakar) Buraya kaydetmişim. Öğle yemeğinden sonra çalışmadı. Saat birde öğle yemeğine oturup ikide sofradan kalkarız. Dörtte değil tamam mı?

BURÇİN :İyi ama ben…

SEMİH :Yedi ruble daha düşüyorum. Yedi, on iki daha on dokuz eder… Maaşından çıkar…Kırk bir ruble kalır… tamam mı?

BURÇİN :Evet efendim. Teşekkür ederim efendim.

SEMİH :Ayrıca, dört ocakta bir çay fincanıyla tabağını kırmıştın, yanlışım var mı?

BURÇİN :Sadece tabağı kırdım Madam.

SEMİH :Tabağı kırılan fincandan ne hayır gelir söyler misin bana? Şuraya yazıyorum, iki ruble. Kırılan tabak aile yadigarıydı. Çok daha fazla ederdi. Ama, üstünde durmuyorum. Bir takım zararları sineye çekmeye alışkınım.

BURÇİN :Sağ olun efendim.

SEMİH :Ayrıca, dokuz ocakta Koyla ağaca tırmanıp ceketini yırttı.

BURÇİN :Çıkma diye söyledim o kadar.

SEMİH :Ama söz geçiremedin değil mi?… On ruble…14 Ocakta Vanya’nın pabuçları çalındı…

BURÇİN :Çalan hizmetçiydi beyefendi. Onu kendiniz kovdunuz.

SEMİH :Ama sen hizmetçilere de göz kulak olmak için dolgun ücret alıyorsun. Daha ilk karşılaşmamızda açıklamıştım sana. Can kulağıyla dinlemedin anlaşılan. Beni dinliyor muydun yoksa başında kavak yelleri mi esiyordu?

BURÇİN :Evet, beyefendi.

SEMİH :Başında kavak yelleri mi esiyordu?

BURÇİN :Hayır efendim sizi dinliyordum.

SEMİH :Aferin kızım. Demek hesabından beş ruble daha düşüyoruz. (Deftere bakar) A, evet 16 ocakta sana on ruble verdim.

SEMİH :( Aksesuarını çıkarır) Yeter ben bu oyunu tamamlayamayacağım. İçim karardı benim. Amma bela adam bu ya.

BURÇİN :Sonuna kadar bekle canım.

SEMİH :Ne bekleyeceğim ya, adam kızı sömürdü bitirdi. Kızın da hiç sesi çıkmıyor. İnsan gerçek yaşamda bu kadar sessiz kalamaz ki.

BURÇİN :Bazı durumlarda konuşmuyor aynı insanlar.

SEMİH :( Önce anlamaz) Hangi durumda… Haaa. Öyle deme o durum ile bu durum farklı.

BURÇİN :Nasıl farklı?

SEMİH :Burada adam kızı sömürüyor.

BURÇİN :Sen de kendi kendini yemişsin. Sonuç aynı.

(Sessizlik)

BURÇİN :Gerçek mi söylediklerin? Beni mutlu etmek için bir plan değil, değil mi?

SEMİH :Yemin ederim Burçin, hepsi gerçek.

BURÇİN :Keşke Semih, keşke böyle olmasaydı da (Ağlar)

SEMİH :Hadi bırak ağlamayı oyunu bitirelim.

BURÇİN :Vermediniz.

SEMİH :Ama deftere kaydetmişim. Sana vermesem ne diye kaydedeyim?

BUÇİN :Bilemiyorum, beyefendi.

SEMİH :Bu doyurucu bir karşılık değil. Sana gerçekten on ruble vermemiş olsam, deftere yazmanın bir gereği var mı? Ne dersin. Susuyorsun… Vermişim demek…

BURÇİN :Evet efendim.(Başını çevirip hafifçe ağlamaya başlar)

SEMİH :Bu da nesi? Ağlıyor musun yoksa? Seni üzen bir şey mi var Julia? Lütfen söyle bana Sana baktıkça yüreğim sızlıyor. Gözyaşlarına hiç dayanamam. Neyin var?

BUÇİN :Buraya geldiğimden beri yalnız bir kişi bana para verdi. O da eşiniz. Doğum günüm içi üç ruble.

SEMİH :Sahi mi? Bak bundan haberim yoktu. Defterime yazmamışım. Şimdi yazayım. (Deftere yazar) Üç ruble. İyi ki söyledin. Bazen, hesabı biraz gevşek tutuyorum… Durmadan zarara uğruyorum bu yüzden. Şimdi, ondörtten üç çıkardık mı… On bir kalır. Hesabı kontrol etmek ister misin?

BURÇİN :Gereği yok efendim.

SEMİH :Öyleyse hallettik bu işi. Al bakalım, iki aylık ücretin. On bir ruble. (Masanın üstüne madeni paraları koyar) Saysana.

BURÇİN :Ne gereği var efendim.

SEMİH :Say say neme lazım. Bana hakkın geçmesin. Say dedim.

BURÇİN :( İsteksizce sayar) Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on… Burada on ruble var efendim.

SEMİH :Bir yanlışlık olmasın. Birini düşürdün galiba. Yere bak. Belki de yere düşürdün.

BURÇİN :D üşürmedim efendim eminim.

SEMİH :Baksana masanın üstünde yok. Yere eğilip baksana. Sana on bir ruble vermiştim. Düşürdün mutlaka.

BURÇİN :Ziyanı yok efendim on ruble yeter.

SEMİH :Şimdilik on rubleyi al. Sonradan yerde bulamazsak gelecek ay bir çaresine bakarız.

BURÇİN :Sağ olun efendim. Çok iyisiniz çok teşekkür ederim.

(Dizini kırarak selam verir, uzaklaşmaya başlar)

SEMİH :Julia! (Julia dönüp bakar) Buraya gel! (Tekrar masaya gelip reverans yapar) Bana niçin teşekkür ettin?

BURÇİN :P ara için madam.

SEMİH :P ara için mi? Ne yaptığımın farkında değimlisin kuzum? Düpedüz aldattım seni… dolandırdım. Defterimde böyle kayıtlar bulunduğunun aslı astarı yok. Hepsini kafamdan attım. Sana seksen ruble borçluyken sadece on ruble verdim. Hırsızlık derler bu yaptığıma. Bir de kalkmış bana teşekkür ediyorsun… Niçin?

BURÇİN :Çalıştığım başka yerlerde bana hiçbir şey vermemişlerdi.

SEMİH :D emek benden beter kazıklamışlar seni… Sana küçük bir şaka yaptım. Aklını başına getirmek için acı bir ders vermek istedim. Çok safsın. Herkese fazla güveniyorsun. Dünyayı anla artık. Bu gidişle harcanır gidersin… Şimdi sana seksen rublenin tamamını vereceğim. (Zarf verir) Senin için önceden hazırlamıştım. Gerisi bu zarfın içinde. Al bakalım.

BURÇİN :Nasıl isterseniz madam.

(Diz kırıp gitmeğe hazırlanır)

SEMİH :Julia! (Julia durur) Bu kadar da pısırıklık olur mu, kuzum neden? Neden hakkını aramıyorsun? Neden kafa tutmuyorsun? Neden bu zalimce, bu haksız davranışa isyan etmiyorsun? Bu kadar hileden hurdadan uzak, bu kadar masum, bu kadar “dobra dobra konuştuğum için affet” bu kadar budala olmak gerçekten mümkün müdür?

BURÇİN :( Dudaklarında beli belirsiz bir gülümseme) Evet madam mümkündür.

SEMİH :Bitti

BURÇİN :Evet bitti.

SEMİH :Galiba sırada selamlama işi var.

BURÇİN :Hı hı.

(Tekrar diz çökerek selam verir, Semih yerinden kalkar ve Burçin’in elini tutar ve birbirlerine bakarlar, ışık kapanır.)

10. Sahne

SES :Üç ay sonra. Beklenen günün akaşmı.

(Karanlık. El feneri ile elinde tablo içeri Eda girer. Tabloyu kulis masasına bırakır. Bir süre etrafını inceler.)

AYŞEN :Burada mıydın?

EDA :Uyku tutmadı.

AYŞEN :Beni de.

EDA :Kaç defa oynadık burada.

AYŞEN :Belemir okula dönünce, sınıftakilere, kendi aramızda da en az üç dört defa… İyi ki gelmişiz bu bodrum katına.

EDA :Ne olduysa bu bodrum katında oldu. Hatırlayacağım en onurlu anılar buraya ait.

(sessizlik)

MERVE :Tahmin ettik burada olacağınızı. Biz de geldik.

BELEMİR :Galiba bir Semih yok.

EDA :Yarın akşam onu da çağıralım.

AYŞEN :Yeniden mi?

EDA :Evet, var mısınız?

MERVE :Tiyatroya devam mı?

EDA :Okuldaki son günümüze kadar.

AYŞEN :Burçin’in tiyatrosu. Onun adını, hayallerini hep yaşatacak bir tiyatro.

BELEMİR :Mezun olduktan sonra da ayrılmayız, devam ederiz.

AYŞEN :Ederiz tabi.

MERVE : (Hepsi fenerlerini tabloya tutarlar) Vazgeçmeyiz arkadaşlar. Biz istedikten sonra… (Hepsi tabloyu aydınlatır.)

 

1 Yorum

  1. Nedim Bugral diyor ki:

    Oyun hakkındaki görüş ve önerileriniz için mail adresimi kullanabilirsiniz.

    Cevaplamak için giriş yapın

Yorum Yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.