Fadime Baltacıoğlu röportajı (Halim UTLU)

fadime baltacıoğlu_sergisi“Üç buçuk yaşlarındayken çizmeye başlamışım. Resim içinde bulunduğunuz ruh halini yansıtan çizgidir, renktir, formdur. Bence her resim yeni bir yaratı olmalıdır.”

Röportaj: Halim Utlu
Fotoğraf: Gizem Utlu

Usta sanatçılardan Fadime Baltacıoğlu için Kırşehir Federasyonu tarafından düzenlenen “Sanatta 47. yıl sergisi” 28 Şubat’ta sona eriyor. Sanatçı ile“Sanatta 47. yıl sergisi”, sanata bakışı, resimleri, yaşamı ve devletin sanatçılara sahip çıkıp çıkmaması konusunda bir sohbet yaptık. “Hayatı çalışmak ve üretmek olarak yorumluyorum. Arkamda önemli eserler bırakmak için çabalıyorum ve her seferinde daha zoru yapmayı yeğliyorum.” Diyen Baltacıoğlu’nun sorulara verdiği cevaplar şöyle;

SORU: Sanat yaşamınızdan söz eder misiniz?
CEVAP: Ben çok farklı bir evde büyüdüm. Evimiz sanki bir üniversite gibiydi. Babam Cumhuriyetimizin ilk rektörü Ord. Prof. Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’dur. Evimiz tanınmış insanların gidip geldiği, kültürel ve sanatsal konuların konuşulduğu bir ortamdı. Babam yaşamı boyunca eğitimden estetiğe, tiyatrodan felsefeye kadar sanat ve kültür dünyasını ilgilendiren birçok alanda sayısı bilinen yüz otuz beş kitap yazmıştır.

1934’den beri ise, zamanın ünlülerinin yazılarının çıktığı Yeni Adam dergisini yayınlıyordu. Ben ve kardeşlerim kitaplar, dergiler, sanat eserleri arasında ve müzik öğretmeni annemin piyanosuyla klasik müziğin çalındığı ve dinlendiği bir ortamda büyüdük. Hiç unutmam, gençlik dönemimde çocuk klasiklerinden sonra kütüphanemizde bulup, okuduğum ilk kitap ‘’Panait İstirati’nin ‘’Stepte’’ adlı kitabı oldu. Evimizde çok değerli bir kütüphanenin anında, kültür ve sanat adamlarının varlığıyla zenginleşen eşsiz bir ortam vardı. Bu açıdan çok şanslıydık. Böylece eğitimim küçük yaşlarda evde başlamış oldu. Üç buçuk yaşlarındayken çizmeye başlamışım ve babam çizdiğim desenleri, yaşıma göre çok ileri bularak Yeni Adam’da yayınlayıp, ilerde ressam olacağıma karar vermiş.

1960’lı yılların başında Milli Eğitim Bakanlığınca “Özel Yetenekli” çocuklara tanınan haklar kapsamında dört yıl için ailemle birlikte Paris’e gönderilmem istenmiş, fakat babamın kütüphanesinden ayrılması olanaksız olduğu için bu öneri gerçekleşememiş. Ancak kendisi yeteneklerimi geliştirmemin Türkiye ortamında da mümkün olduğunu düşünmüş, ancak ileride bilgi ve görgüyü arttırabilmem için Avrupa’ya gitmemin, müzeleri gezmemin gerekli olduğuna karar vermiş ve ilerde bu görüşünü yerine getirme fırsatını da bana tanımıştır. Bu dönemde babam hocalık yaptığı Sanayi-i Nefise’deki (Güzel Sanatlar Akademisi) öğretimin benim serbest fırçamı baltalayacağına inandığı için beni özel bir hocayla yetiştirmek istemiş. Bu düşüncesini yakın arkadaşı Celal Esad Erseven ve aynı okuldan talebeleri olan Hikmet Onat, Sabri Fettah Berkel, Mahmut Cuda ve Zeki Faik İzer’i evinde toplayarak açıklamış ve bu toplantı bitiminde benim ressam Mahmut Cuda’nın akademik özel eğitimine verilmeme karar verilmiş. Bu karar sonucunda 1961-1964 yılları arasında Hocam Mahmut Cuda ile eğitimimi tamamladım.

SORU: Bir sanatçı olarak hayata nasıl bakıyorsunuz?
CEVAP: Ben hayatı çalışmak ve üretmek olarak yorumluyorum. Arkamda önemli eserler bırakmak için çabalıyorum ve her seferinde daha zoru yapmayı yeğliyorum. Yaşam sürekli değiştikçe yaşam görüşünüz de bunla paralel olarak olgunlaşıyor. Bu süreç içinde devamlı çalışmak ve plastik kaygılarıma cevap vermem gerekiyor ve ilk günden bu güne kadar ne çalışma gücüm, ne de bu kaygılarım hiç azalmadan devam ediyor.
Bazen öyle oluyor ki uykuya dalmadan önce gözlerimi kapadığımda, o gün çizdiğim yollarda yürüyor, sokaklarda geziniyorum. Düşlerimi bile renkli görüyorum. Atölye ortamımın uykularıma kadar girmesi beni zaman zaman tabii ki yoruyor. İşte tüm bunlardan, resmin kaçınılmaz olarak tüm yaşamımı, benliğimi kapladığı sonucu çıkıyor.

SORU: Resim sizde neleri çağrıştırıyor?
CEVAP: Resim içinde bulunduğunuz ruh halini yansıtan, iç duyumlarınızın sizi sürüklediği çizgidir, renktir, formdur. Bence her resim yeni bir yaratı olmalıdır. Hiçbiri diğerini çağrıştırmamalıdır.

SORU: Resimleriniz hakkında neler düşünüyorsunuz?
CEVAP: Resimlerimin kurgusu desen ağırlıklıdır. Bu durum suluboyalarım ve yağlıboyalarımda da söz konusudur. Bütün resimlerimde dinamizm ve lirizm, bazan da karikatürel ögeler göze çarpar. Tüm resimlerimi özgün bir biçemle seyirciye aktarma çabası her zaman ön plandadır. Resimlerimde objeleri yüzlerce çizgiyle parçalarken, tam dağılıverecekleri anda ani bir kıvraklıkla, detaydan yola çıkarak bütün oluşturulur. Öğrencilik yıllarımda gözlemlediğim enstantaneleri ‘’Dağların yamacına yaslanmış bir köyü veya hareket halindeki insanları’’ bir çırpıda resmetmek, atak fırçamın ve bugünkü resmimin alt yapısını oluşturdu. Bu çabalarıma pek çok şey borçlu olduğuma inanıyorum.

SORU: Sizce devlet sanatçılara sahip çıkıyor mu?
CEVAP: Devletin bir kültür politikası olması ve gerçek sanatçılarını ayırıp onlara sahip çıkması gerekir. Türkler gelenekleri çok özlü olan büyük bir millet. Bu nedenle, güzel sanatlarımızı iyi tanımamız, iyi anlamamız ve batıya doğru olarak tanıtmamız gerekir. Bu kapsamda mimarimizi, çinilerimizi, kilimlerimizi, minyatürlerimizi, ebrularımızı, bezeme sanatımızı, hattatlığı, Karagözü, kuklamızı, orta oyunumuzu, tuluat sanatımızı sayabiliriz.

Yorum yapın

Yorum yapmak için buradan giriş yapmalısınız.